Teknoloji Üretimi, Soma ve Ekonomik Bilinç…
Geçen günlerde bir tartışma dinledim radyoda. Konuşmacı, yerlilikten ve millikten bahsederek kışın geldiğini tüketicilerin kömür alırken Soma’daki işçileri düşünerek yerli kömürü tercih etmesini istiyordu.
Bir an düşündüm: Bu yıl 10 değil 15 ton kömür alsam acaba işçilere mi fayda sağlamış olurum, yoksa işverene mi? (Patron düşmanlığı yaptığımı düşünmeyin sakın.
Sadece basit bir durum tespiti yapıyorum. Biz ne kadar alışveriş yapsak ta, firmaya hissedar olmadıklarından dolayı sadece çalışmalarının karşılığını alacaklar.)
Bunu düşünürken yeni istatistikler gelmeye devam ediyordu bir yandan…
Yeni yılın ilk ayını bitirmeye başladığımız bu günlerde azizim, alışılmış olduğu istatistikler birbiri ardına yayınlanıyor.
Yayınlanan istatistiklerden bir tanesinde imalat sanayi ihracatında teknoloji yoğunluğu istatistiği. Bu raporda bir ülkenin imal edip ihracatını gerçekleştirdiği (dikkat et azizim, yurtdışından alıp getirerek buradan yurtdışına sattığı hariç, bu topraklarda ürettiği mallardan yurtdışına giden) ürünleri ileri teknoloji ürünlerden, düşük teknolojili ürünlere 4’lü sınıflandırmaya tabi tutuyor.
Hani TV’lerde yorum yapan, yanar döner adamlar derler ya “biz teknoloji üretip satmalıyız.” Ve iki gün sonrasında montaj sanayiini mükemmel bir şey olarak kabul etmemizi isterler, işte o insanların ilk cümlelerinin başarı durumunu gösterir bu istatistik. (İstatistiği, ancak sadece özellikle işsizlik rakamları açıklandıktan sonra kullanılır ve daha çok şöyle böyle yaparsak istihdam artar, gençlerimiz için bunu yapmalıyızla devam eder konuşmaları.
Birkaç gün sonra ise, programlarını finanse eden kişilerin isteyeceği yanar döner cümlelerle tam tersi durumu savunurlar!)
Yayınlanan bu istatistik aslında çok basit bir tablodur. 4 satırı bulunmaktadır. İlk madde yüksek teknolojili ürünlere ait.
TÜİK’in hazırladığı rapora göre, asrın lideri iktidara geldiği yıl üretim içeresinde yüksek teknolojik ürünlerin oranı %6,2 idi. 15 yıllık uygulamalar neticesinde bu oran %3,8’e geriledi. Orta – Yüksek ve Orta –Düşük teknolojilerin oranı ise %47,1’den %62,9’a yükseldi.
Peki şimdi şunu sorabilirsin: Bak düşük teknolojik ürünlerde bir gerileme varken, orta teknoloji grubunda bir gelişme var. Bu iyi değil mi?
Hayır değil, azizim.
Bunun iyiliğini şöyle anlatayım: Hatırlarsın, bir kare vardı insanları etkileyen hani… Soma’da ki iş kazasından sonra bir madenci sedyeye oturmak istememişti, sedyeyi kirletme endişesi ile…
İşte tablodaki güzellik ile madencinin sedyeyi kirletme endişesi aynı şey…
Madencinin tavrı özellikle bazı düşünce diyeti yapan insanları etkilemiş, hatta spikerlerin TV’ler de haber okurken duygulanmalarına neden olmuştu. Ama gerçekte olansa karşılarında kimilerine göre sınıf bilinci gelişmemiş insandı; kimlerine göre ise kendi vergisi ile kendisine hizmet etmesi için alınmış olan araca binmeye bir cesaret edemeyen bir insan…
Şimdi soracaksın teknoloji üretimi rakamları ile Soma’da ki işçinin tavrı arasındaki ilişki nedir diye?
İlişkisi çoktur azizim…
Soma’da ki maden işletmesini denetlemeyen devlet kurumlarında, seçim bildirgelerinde “sadece Soma’da ki işletmelerden kömür alacağız.” diyen partilere herkes bu istatistiğin oluşmasında katkısı vardır.
Nasıl mı?
Önce biraz soru soralım: Neden Soma’da çıkan madenleri alalım? Neden daha iyisini daha az maliyetle ve daha güvenle almak varken, neden Soma’da birkaç maden işletmesinin, işçilerinin kanını emerek semirmesine katkı verelim?
Bu soruları sormaya başladığın gün azizim, yayınlanan istatistik tablosunun düzelmesine katkı vermeye başlayacaksın…
Sadece Soma değildir Türkiye’de sorunlu madencilik. Geçen yılın sonunda bir maden kazası yaşanmıştı Cizre’de, kapatılmış bir maden ocağında. Güvenlik güçlerinin sıkı önlemler aldığı, kuş uçurtulmayan bir bölgede onlarca kamyon tenha bir yere gidip yükleme yapacak, daha sonra sıkı denetimler olan yollardan geçecek ve hiç yakalanmayacak! Bu bir iş kazası ve dolaysıyla sadece iş güvenliği meselesi değildir. Bilakis ülke güvenliği meselesidir.
Peki kim ceza aldı bu işlerden? Hem Soma’da hem Cizre’de adam gibi ceza alan hem firma yetkilisi hem de kamu görevlisi duydun mu?
İşte bu soruları sormaya başladığında ilk önce kamu görevlileri işlerini ciddiyetle yapmaya başlayacak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinden uzaklaşacaklardır ilk önce.
Birde olaya maliyetler ve insanımıza iş yaratma adı altında bu tür işleri teşvik eden aydınlarımız var. Düzeltilmesi gereken ikinci kesim bunlar. Bu kesime dış ticaret dengesi açısından yurtdışından ithal edilen kömürleri bahse konu edip, cari açığın kapanması için bu tür kömürlerin kullanılmasını önerenleri de ekleyebiliriz.
Cari dengeler açısından dikkat çekmeyecek olan bu sektörel yatırımların ve çalışmaların önemli bir başka olumsuz etkisi ile bahsettiğim tablonun oluşmasıdır. Bu tabloda görüldüğü üzere bizler enerjimizi bu tür çalışmalara harcadığımız sürece orta ve orta altı teknolojiden bir adım ileriye gidemeyeceğiz. E bu durumda gelirde de bu tuzağa düşmüş olacağız.
Ayrıca biz kendimizi “insanlarıın işi var aşı var” gibi hatalı bakış açısı ile yakkalşmaya gayret ettiğimiz ama aslında gitmediğimiz, görmediğimiz yerlerdeki insanları bu kötü ötesi çalışma şartlarında kalmaya mecbur ediyoruz. Sonrasında “ne iyi insan sedyeye oturmadı” diye alkışlıyoruz.
Burada sadece madencilik sektöründen örnek verdim azizim. Sen bunu düşük teknoloji kullanan tüm sektörlere yayabilirsin…
Ekonomik verilere göre önümüzdeki bir yılda reel sektörün 70 milyar USD borç ödemesi yapması gerekiyor. Bu tutarın içerisinde banklar yok. Bankaların ödeyeceği tutar ise 94 milyar USD! 165 Milyar Dolar sadece mevcut borçlar. Birde başımızın belası var: Cari açık. Bu rakamlarda cari açık yoktu. Cari açık, bu şekilde devam etse bile bu yıl en az 210 Milyar USD bulmamız gerekecek.
İşte bu nedenle ütopik planlar yerine, geniş istihdam alanlarından ziyade kısa sürede gelir sağlayıcı, daha sonrasında yatırımları teşvik edici tedbirlerin alınması lazım azizim. Yoksa madenciliğe bunu verdik, tekstil önünü açtık, Rusya’dan turist getirdikle olmaz…
Cenk Ali Nevruz
Geçen günlerde bir tartışma dinledim radyoda. Konuşmacı, yerlilikten ve millikten bahsederek kışın geldiğini tüketicilerin kömür alırken Soma’daki işçileri düşünerek yerli kömürü tercih etmesini istiyordu.
Bir an düşündüm: Bu yıl 10 değil 15 ton kömür alsam acaba işçilere mi fayda sağlamış olurum, yoksa işverene mi? (Patron düşmanlığı yaptığımı düşünmeyin sakın.
Sadece basit bir durum tespiti yapıyorum. Biz ne kadar alışveriş yapsak ta, firmaya hissedar olmadıklarından dolayı sadece çalışmalarının karşılığını alacaklar.)
Bunu düşünürken yeni istatistikler gelmeye devam ediyordu bir yandan…
Yeni yılın ilk ayını bitirmeye başladığımız bu günlerde azizim, alışılmış olduğu istatistikler birbiri ardına yayınlanıyor.
Yayınlanan istatistiklerden bir tanesinde imalat sanayi ihracatında teknoloji yoğunluğu istatistiği. Bu raporda bir ülkenin imal edip ihracatını gerçekleştirdiği (dikkat et azizim, yurtdışından alıp getirerek buradan yurtdışına sattığı hariç, bu topraklarda ürettiği mallardan yurtdışına giden) ürünleri ileri teknoloji ürünlerden, düşük teknolojili ürünlere 4’lü sınıflandırmaya tabi tutuyor.
Hani TV’lerde yorum yapan, yanar döner adamlar derler ya “biz teknoloji üretip satmalıyız.” Ve iki gün sonrasında montaj sanayiini mükemmel bir şey olarak kabul etmemizi isterler, işte o insanların ilk cümlelerinin başarı durumunu gösterir bu istatistik. (İstatistiği, ancak sadece özellikle işsizlik rakamları açıklandıktan sonra kullanılır ve daha çok şöyle böyle yaparsak istihdam artar, gençlerimiz için bunu yapmalıyızla devam eder konuşmaları.
Birkaç gün sonra ise, programlarını finanse eden kişilerin isteyeceği yanar döner cümlelerle tam tersi durumu savunurlar!)
Yayınlanan bu istatistik aslında çok basit bir tablodur. 4 satırı bulunmaktadır. İlk madde yüksek teknolojili ürünlere ait.
TÜİK’in hazırladığı rapora göre, asrın lideri iktidara geldiği yıl üretim içeresinde yüksek teknolojik ürünlerin oranı %6,2 idi. 15 yıllık uygulamalar neticesinde bu oran %3,8’e geriledi. Orta – Yüksek ve Orta –Düşük teknolojilerin oranı ise %47,1’den %62,9’a yükseldi.
Peki şimdi şunu sorabilirsin: Bak düşük teknolojik ürünlerde bir gerileme varken, orta teknoloji grubunda bir gelişme var. Bu iyi değil mi?
Hayır değil, azizim.
Bunun iyiliğini şöyle anlatayım: Hatırlarsın, bir kare vardı insanları etkileyen hani… Soma’da ki iş kazasından sonra bir madenci sedyeye oturmak istememişti, sedyeyi kirletme endişesi ile…
İşte tablodaki güzellik ile madencinin sedyeyi kirletme endişesi aynı şey…
Madencinin tavrı özellikle bazı düşünce diyeti yapan insanları etkilemiş, hatta spikerlerin TV’ler de haber okurken duygulanmalarına neden olmuştu. Ama gerçekte olansa karşılarında kimilerine göre sınıf bilinci gelişmemiş insandı; kimlerine göre ise kendi vergisi ile kendisine hizmet etmesi için alınmış olan araca binmeye bir cesaret edemeyen bir insan…
Şimdi soracaksın teknoloji üretimi rakamları ile Soma’da ki işçinin tavrı arasındaki ilişki nedir diye?
İlişkisi çoktur azizim…
Soma’da ki maden işletmesini denetlemeyen devlet kurumlarında, seçim bildirgelerinde “sadece Soma’da ki işletmelerden kömür alacağız.” diyen partilere herkes bu istatistiğin oluşmasında katkısı vardır.
Nasıl mı?
Önce biraz soru soralım: Neden Soma’da çıkan madenleri alalım? Neden daha iyisini daha az maliyetle ve daha güvenle almak varken, neden Soma’da birkaç maden işletmesinin, işçilerinin kanını emerek semirmesine katkı verelim?
Bu soruları sormaya başladığın gün azizim, yayınlanan istatistik tablosunun düzelmesine katkı vermeye başlayacaksın…
Sadece Soma değildir Türkiye’de sorunlu madencilik. Geçen yılın sonunda bir maden kazası yaşanmıştı Cizre’de, kapatılmış bir maden ocağında. Güvenlik güçlerinin sıkı önlemler aldığı, kuş uçurtulmayan bir bölgede onlarca kamyon tenha bir yere gidip yükleme yapacak, daha sonra sıkı denetimler olan yollardan geçecek ve hiç yakalanmayacak! Bu bir iş kazası ve dolaysıyla sadece iş güvenliği meselesi değildir. Bilakis ülke güvenliği meselesidir.
Peki kim ceza aldı bu işlerden? Hem Soma’da hem Cizre’de adam gibi ceza alan hem firma yetkilisi hem de kamu görevlisi duydun mu?
İşte bu soruları sormaya başladığında ilk önce kamu görevlileri işlerini ciddiyetle yapmaya başlayacak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinden uzaklaşacaklardır ilk önce.
Birde olaya maliyetler ve insanımıza iş yaratma adı altında bu tür işleri teşvik eden aydınlarımız var. Düzeltilmesi gereken ikinci kesim bunlar. Bu kesime dış ticaret dengesi açısından yurtdışından ithal edilen kömürleri bahse konu edip, cari açığın kapanması için bu tür kömürlerin kullanılmasını önerenleri de ekleyebiliriz.
Cari dengeler açısından dikkat çekmeyecek olan bu sektörel yatırımların ve çalışmaların önemli bir başka olumsuz etkisi ile bahsettiğim tablonun oluşmasıdır. Bu tabloda görüldüğü üzere bizler enerjimizi bu tür çalışmalara harcadığımız sürece orta ve orta altı teknolojiden bir adım ileriye gidemeyeceğiz. E bu durumda gelirde de bu tuzağa düşmüş olacağız.
Ayrıca biz kendimizi “insanlarıın işi var aşı var” gibi hatalı bakış açısı ile yakkalşmaya gayret ettiğimiz ama aslında gitmediğimiz, görmediğimiz yerlerdeki insanları bu kötü ötesi çalışma şartlarında kalmaya mecbur ediyoruz. Sonrasında “ne iyi insan sedyeye oturmadı” diye alkışlıyoruz.
Burada sadece madencilik sektöründen örnek verdim azizim. Sen bunu düşük teknoloji kullanan tüm sektörlere yayabilirsin…
Ekonomik verilere göre önümüzdeki bir yılda reel sektörün 70 milyar USD borç ödemesi yapması gerekiyor. Bu tutarın içerisinde banklar yok. Bankaların ödeyeceği tutar ise 94 milyar USD! 165 Milyar Dolar sadece mevcut borçlar. Birde başımızın belası var: Cari açık. Bu rakamlarda cari açık yoktu. Cari açık, bu şekilde devam etse bile bu yıl en az 210 Milyar USD bulmamız gerekecek.
İşte bu nedenle ütopik planlar yerine, geniş istihdam alanlarından ziyade kısa sürede gelir sağlayıcı, daha sonrasında yatırımları teşvik edici tedbirlerin alınması lazım azizim. Yoksa madenciliğe bunu verdik, tekstil önünü açtık, Rusya’dan turist getirdikle olmaz…
Cenk Ali Nevruz