Halk için mi, borç için mi para basılıyor?
Dünya ekonomisi 2008 krizine büyük bir borç yükü ile girmişti. Sermaye hareketlerinin serbest olması ülkelere kolay borçlanmanın yolunu açmıştı. Böylece devletler borçlandığı gibi özel sektör de daha fazla borçlanarak yatırım yaptı, hanehalkı da borçlanarak daha fazla tüketim yapma olanağını yakaladı. Bu borçlanmaya kaynak yetiştirmek için bankalar verilmeyecek kredileri plase ettiler, hükümetler (bazıları) ülkelerini şantiye alanına çevirdiler.
Kredi balonu hava da güzel süzülüyordu. 2008 de balon patladı. Bu arada borç stoku/GSYH oranı gelişmiş ülkelerde %84’i bulmuştu, borçlanma da başı %183,3 ile Japonya, %106,1 ile İtalya ve %109,1 ile Yunanistan çekiyordu. Borçlanma oranı ABD’de %73,7, Almanya’da %65,5, Fransa’da %68,8 ve Çin’de %27,2 idi. Kriz ile birlikte genişlemeci para ve maliye politikası borçlanma oranını daha da yukarı çekti. Borçlanma oranı gelişmiş ülkelerde 2019 yılında %113,3’e, Japonya’da %237,4’e, İtalya’da %134,8’e, Yunanistan’da %179,2’ye, ABD’de %109’a, Almanya’da, %59,8’e, Fransa’da %98,5’e ve Çin’de %54,4’e yükseldi.
Rakamlara göre Almanya dışında tüm ülkeler salgın krizine 2008 kriz öncesinden daha da yüksek oranlı borçla girdiler. Üstelik bankalar dışında, reel sektör, hanehalkı ve kamu borçlanması hep birlikte yükselmeye devam etti. Çünkü aldıkları borçlarla kısmen eski borçları ödediler, kalanla da tüketmeye devam ettiler. Bankacıların tabiri ile krediler temerrüde düşmeden “canlı” tutuldu ki, yeniden daha fazla borç verilebilsin. Özetle küreselleşme dedikleri mucize, ülkelerin kucağına nur topu gibi bir çocuk-borç yükü- bıraktı ve çocuk büyümeye devam ediyor.
Borçlanma oranı (Borç/GSYH)Kaynak: https://www.iif.com/Portals/0/Files/content/Research/Global%20Debt%20Monitor_April2020.pdf
Ülkemizde de 2003-2009 arası borçlanma balonu yükseklerden uçtu. 2009 da bir iniş eğilimi gösterse de dünya da özellikle gelişmiş ülkelerde (rezerv para yaratan ülkeler, ABD, AB, Japonya; İngiltere) krize müdahale parasal genişleme ile olunca, sermaye hareketleri tekrar balonculara yanaştı (Çin, Hindistan, Türkiye). Bu ülkeler de büyüme oranı yeniden yüksek seyretmeye devam etti.
Kredi piyasası canlandı, bankalar inşaat yatırımlarını (konut yatırımlarını) finans etmeye devam etti. Yaratılan ikinci balon Türkiye’de 2018 de patladı, 2019 da iniş başladı, salgın ile birlikte balondakiler yere çakıldı. Bazıları (firmalar, bireyler) büyük yara aldı, varlıklarını yitirdi. Bunların bazıları kurtarıldı, geriye kalanlara Zombi firma denilerek keşke batsalar havası yaratıldı. Devlet ise, bu arada üstünü başını düzeltip, hiçbir şey olmamış gibi tüketmeye devam etti, ediyor.
Türkiye 2007-2019 arasında yükselen ülkeler arasında hızlı borçlananlar arasında yer aldı. En çok borçlananlar da reel sektör (inşaat, enerji) oldu. Dış borç stoku/GSYH oranı 2001 krizindeki orana geri (2001’de %56,5 iken 2020 de %56,9) dönülse de hükümetimiz inşaat sektörüne halen kredi pompalamaya devam etmekte.
Kaynak: https://www.hmb.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri
Salgın borç tablosunu kısa süreliğine unuttursa da sorun kapı da bekliyor. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün yayınladığı son küresel borç görünüm raporu bu durumu adeta gözümüze soktu. Rapora göre gelişmiş ülkelerin borçlarının yaklaşık 15 trilyonunun vadesi 2020 de doldu. Bu borç nasıl ödenecek, nasıl bir kılıf bulunup bankacılık sektörünün üzerindeki yük nasıl alınacak?
Yanıt kısa, “halk için halka rağmen göz boyaması” ile parasal genişlemeye devam. Ya da halk deyişi ile kaime basılıyor.
Ömer Faruk ÇOLAK /Dünya
Kredi balonu hava da güzel süzülüyordu. 2008 de balon patladı. Bu arada borç stoku/GSYH oranı gelişmiş ülkelerde %84’i bulmuştu, borçlanma da başı %183,3 ile Japonya, %106,1 ile İtalya ve %109,1 ile Yunanistan çekiyordu. Borçlanma oranı ABD’de %73,7, Almanya’da %65,5, Fransa’da %68,8 ve Çin’de %27,2 idi. Kriz ile birlikte genişlemeci para ve maliye politikası borçlanma oranını daha da yukarı çekti. Borçlanma oranı gelişmiş ülkelerde 2019 yılında %113,3’e, Japonya’da %237,4’e, İtalya’da %134,8’e, Yunanistan’da %179,2’ye, ABD’de %109’a, Almanya’da, %59,8’e, Fransa’da %98,5’e ve Çin’de %54,4’e yükseldi.
Rakamlara göre Almanya dışında tüm ülkeler salgın krizine 2008 kriz öncesinden daha da yüksek oranlı borçla girdiler. Üstelik bankalar dışında, reel sektör, hanehalkı ve kamu borçlanması hep birlikte yükselmeye devam etti. Çünkü aldıkları borçlarla kısmen eski borçları ödediler, kalanla da tüketmeye devam ettiler. Bankacıların tabiri ile krediler temerrüde düşmeden “canlı” tutuldu ki, yeniden daha fazla borç verilebilsin. Özetle küreselleşme dedikleri mucize, ülkelerin kucağına nur topu gibi bir çocuk-borç yükü- bıraktı ve çocuk büyümeye devam ediyor.
Borçlanma oranı (Borç/GSYH)Kaynak: https://www.iif.com/Portals/0/Files/content/Research/Global%20Debt%20Monitor_April2020.pdf
Ülkemizde de 2003-2009 arası borçlanma balonu yükseklerden uçtu. 2009 da bir iniş eğilimi gösterse de dünya da özellikle gelişmiş ülkelerde (rezerv para yaratan ülkeler, ABD, AB, Japonya; İngiltere) krize müdahale parasal genişleme ile olunca, sermaye hareketleri tekrar balonculara yanaştı (Çin, Hindistan, Türkiye). Bu ülkeler de büyüme oranı yeniden yüksek seyretmeye devam etti.
Kredi piyasası canlandı, bankalar inşaat yatırımlarını (konut yatırımlarını) finans etmeye devam etti. Yaratılan ikinci balon Türkiye’de 2018 de patladı, 2019 da iniş başladı, salgın ile birlikte balondakiler yere çakıldı. Bazıları (firmalar, bireyler) büyük yara aldı, varlıklarını yitirdi. Bunların bazıları kurtarıldı, geriye kalanlara Zombi firma denilerek keşke batsalar havası yaratıldı. Devlet ise, bu arada üstünü başını düzeltip, hiçbir şey olmamış gibi tüketmeye devam etti, ediyor.
Türkiye 2007-2019 arasında yükselen ülkeler arasında hızlı borçlananlar arasında yer aldı. En çok borçlananlar da reel sektör (inşaat, enerji) oldu. Dış borç stoku/GSYH oranı 2001 krizindeki orana geri (2001’de %56,5 iken 2020 de %56,9) dönülse de hükümetimiz inşaat sektörüne halen kredi pompalamaya devam etmekte.
Kaynak: https://www.hmb.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri
Salgın borç tablosunu kısa süreliğine unuttursa da sorun kapı da bekliyor. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün yayınladığı son küresel borç görünüm raporu bu durumu adeta gözümüze soktu. Rapora göre gelişmiş ülkelerin borçlarının yaklaşık 15 trilyonunun vadesi 2020 de doldu. Bu borç nasıl ödenecek, nasıl bir kılıf bulunup bankacılık sektörünün üzerindeki yük nasıl alınacak?
Yanıt kısa, “halk için halka rağmen göz boyaması” ile parasal genişlemeye devam. Ya da halk deyişi ile kaime basılıyor.
Ömer Faruk ÇOLAK /Dünya