Digital Çağda şirketlere hayatta kalma rehberi
Dünya bugün birbiriyle yoğun bir iletişim içinde. Bu bağlamda “teknoloji” hem gündelik hayatımızın hem de ekonominin hayati bir parçası.Bu çerçevede, "dijital dönüşüm" şirketler açısından verimlilik ve kârlılık açısından oldukça çekici bir kavram. Peki şirketler bu akıma nasıl uyum sağlayacaklar?Dünya bugün birbiriyle yoğun bir iletişim içinde. Bu bağlamda “teknoloji” hem gündelik hayatımızın hem de ekonominin hayati bir parçası. Ancak teknoloji maalesef kendi başına bir güç değil. Bu çerçevede teknolojiyi merkezine koymuş olan “dijital dönüşüm” kavramı hem çok moda olan hem de aslında tam anlamıyla kavranamayan bir terim.Örneğin, Atıf Ünaldı, dijital dönüşümü “bir kurum, şirket veya yapının, dijital çağa ayak uydurmak için pazarlamasından iş modellerine, otomasyonundan organizasyon yapısı ve yönetim şekline kadar her şeyini yeni dünya araçları ile yapmasına verilen genel isim”(1) olarak tanımlıyor.Bununla beraber, her ne kadar çok birçok tanımı bulunsa da, dijital dönüşüm rekabetçilik ve verimliliği odağına almış tüm şirketler açısından oldukça kritik. Nitekim örneğin, MIT Digital Business’ın araştırmasına göre, dijital dönüşüm stratejisini sağlıklı bir şekilde ortaya koymuş şirketlerin kârlılığı rakiplerine göre %26 daha fazlayken, pazar payları %12 daha büyük olabiliyor.(2) Peki dijital dönüşüm dendiğinde biz ne anlamalıyız? Bu radikal dönüşümün ekonomi üzerindeki etkileri ne olur ve şirketlerin nasıl bir yol haritası izlemesi gerekli? Bütün bu soruların cevaplarını konunun uzmanı Serdar Urçar’la konuştuk.Urçar 1992 yılından beri iş hayatında ve profesyonel yaşamının 1-2 senesi hariç geri kalanını teknoloji odaklı işlere adamış. Son 18-19 yıldır yerel ve küresel kurumlarda çalışırken bir yandan da Türkiye ve Ortadoğu’da birçok büyük firmanın dijital dönüşümü projesine tanıklık ve öncülük etmiş bir isim. Şu anda bir yandan İndex grubuyla dijitalleşme projesini hayata geçirirken diğer yandan bir Melek yatırımcı olarak girişimcilerle yakın bir dirsek teması halinde. Urçar dijitalleşmeyi, “büyük başlık ve ana trend” olarak tanımlıyor ve bu olgunun çok farklı sektörleri etkilediğini ifade ediyor.“Ana trend olan dijitalleşme, teknolojinin demokratikleşmesi ve yaygınlaşmasıyla iş yapma ve iletişim kurma biçimlerimizi ve hatta politik tepki gösterme biçimlerimizi bile değiştiriyor ve dönüştürüyor” değerlendirmesinde bulunuyor ve üretimle dijital dönüşümün kesişim kümesinin “Endüstri 4.0” olgusunu doğurduğunu ifade ediyor.“Dijital şirket içeride ve dışarıda teknolojiyi rekabetçi kullanan şirkettir…”Urçar’a göre, dijital şirket, “teknolojiyi içeride ve dışarıda rekabetçi olarak kullanabilen şirket” olarak tanımlanabilir. Bununla beraber, bu kavram büyük bir boşluğu da doldurmuş oluyor nitekim Urçar’a göre “birçok şirkette işi yönetenler genellikle teknolojiye tam hâkim değilken, teknolojiyi yönetenler de işin içine yeterince giremiyor dolayısıyla bu iki grup arasında bir anlayış boşluğu doğuyor.Bu boşluk teknolojinin günlük bazal operasyonların dışında işlevsiz hale gelmesine sebep oluyor. CDO(Chief Digital Officer) rolü de bu boşluğu doldurma amacını taşıyor. Yani CDO bir anlamda hem işten hem de teknolojiden anlayan bir profil ve teknolojiyi daha rekabetçi kullanacak şekilde farklı iş projeleri üretiyor.Öte yandan, dijital dönüşüm aslında bir iş dönüşümü, çalışma, satış yapma, iletişim kurma, verisini bilgiye dönüştürme dönüşümü yani bir anlamda organizasyonel, ve kültürel bir dönüşüm. Fakat artık bu dönüşümü teknolojiyi kullanmadan yapmak mümkün değil.Yani bir anlamda eskiden “kurumsal dönüşüm” olarak adlandırılan olguyu bugün teknoloji olmadan hayata geçirmek mümkün değil. Teknoloji burada hem bir araç hem de tetikleyici rol oynuyor. CDO bu noktada çok önemli bir göre oynuyor ve asıl işi yöneten ve teknolojiyi yönetenler arasındaki o yaşamsal köprüyü kuruyor.“Yeni dünyada yazılımdan anlamak araba kullanmaya eşdeğer”Urçar’a göre, “dijitalleşme ve üretim tarzının kesişimi aslında Endüstri 4.0’ı oluşturuyor ve üretilen veri karar alımda net girdi olarak kullanılıyor. Verimliliğin artması pozitif anlamdaki en büyük makro etkiyken, bu dönüşümle beraber gerek mavi yaka gerek beyaz yaka işlerde bir takım tehditler de doğuyor.Dijital dönüşüm süreci yüklü bir yatırım gerektirse de yapılan yatırım kadar konvansiyonel bir istihdam yaratılmıyor. Ancak öte yandan, dijital dönüşümü ajandasına almış şirketler etraflarında çok büyük bir ekosistem de yaratıyorlar.Urçar bu dönüşümü “bence her çağda teknoloji ve otomasyon bir takım işleri öldürmüş bir takım yeni işler yaratmıştır.” Diye yorumluyor ve ekliyor “bu dönüşümün negatif tarafını gördüğümüz kadar pozitif tarafını da görebilmemiz lazım. Örneğin bu dönüşüme eşlik etmesi gereken eğitim politikaları nasıl dönüştürülmeli ona odaklanmak gerekiyor.Öte yandan da yeni teknoloji ve yaklaşımlar yeni iş alanları da yaratacaktır. Günümüzde giderek popüler hale gelmeye başlayan veri mühendisliği, bunlardan birisi. Bilgi güvenliği ve siber güvenlik uzmanlıkları da yine dijital dönüşümün uzantıları.Bu bağlamda her gelişme hem tehdit hem fırsat iki taraf da dikkate alınmalı.” Bu çerçevede, eğitimin konunun merkezinde olduğunu vurgulamak büyük önem arz ediyor. Bu hususta örneğin Urçar’ın önerisi “kodlamanın ilkokul seviyesine indirilmesi”. Nitekim Urçar’a göre, “yeni dünyada yazılımdan anlamak araba kullanmak kadar sıradan bir beceri olacak.”“Dijital dönüşüm anlık bir çabayı değil, sürdürülebilirliği gerektirir”“Dijital dönüşümün şirketlere etkisi nasıl olur neler önerirsiniz?” sorularına karşı ise Urçar sözlerine “bir defa işi yöneten ve teknolojiyi yönetenler arasında boşluk olduğu net gerçeklik ve teknoloji projelerinin birçoğu altyapıda ve operasyonel tarafta kalıyor ve işe etkisi olmuyor” diye başlıyor.Bununla beraber, “gereklilik ve beklentiler yeterince doğru belirlenmediği için çöpe atılmış pek çok proje var” diye konuşuyor. Urçar’ın dijital dönüşüm yoluna girecek şirketlere bir de tavsiyesi var: Her şeyden önce durum analizi yapılmalı, o şirket rekabetçilikte nerede, teknoloji kullanımında nerede bunun bir analizi yapılmalı ve buradan hareketle bir öncelikler listesi çıkarılmalı, buna ek olarak ise gerekliliklerin tepe yöneticiler tarafından onaylanması oldukça kritik.Çıkarılan programın hayata geçirilmesinde ise “dijital dönüşüm program yönetişimi” devreye giriyor. Bu çoklu yönetişimde bir program ekibi ve program tanımı olmalı ve yürütme kurulu olmalı. Program ekibi projeleri hayata geçirmek için çalışırken, yürütme grubu da gidişatı denetlemeli.Öte yandan, program oluşturulurken mutlaka bütçe de hesaba katılmalı. Maalesef, bütçesi doğru olmayan proje yarı yolda kalmaya mahkûm. Bunun yanı sıra, Urçar’a göre dijital dönüşüm “anlık çaba değil, sürekli çaba”. Bu çerçevede, kalıcılık için organizasyonel yapının dönüştürülmesi şart bu bir anlamda dönüşümü kurumsal kılmak olarak da düşünülebilir.Son olarak ise, Urçar’a göre, “dijital dönüşüm söz konusu olduğunda her şeyi şirket içerinde yapmaya imkân yok. Bu çerçevede bu yola giren bir şirketin dışarıda faaliyet gösteren start uplardan destek alması ve kendi oluşturduğu ekosistemden mutlaka faydalanması gerek.Bu noktadan hareketle dijital dönüşümün yalnızca teknolojiyi ilgilendiren birimlerle eş değer olmadığı açık. Nitekim sürdürülebilir bir kurumsal ve kültürel bir dönüşümü gerektiren bu olgu, pazarlamadan İK’ya kadar bir şirketin tüm organik ağını kapsıyor.Bu anlamda, yeni yeteneklerin elde tutulması ve start up ekosisteminden faydalanabilmek oldukça kritik. Diğer yandan unutmamak gerekiyor ki, teknoloji büyük bir kolaylaştırıcı olduğu kadar azılı da bir düşman, nitekim teknolojiye ilişkin doğru analiz ve stratejileri yapamayan bir kurumun günümüz hızlı dönüşen üretim ilişkilerinde pazar payını ve karlılığını kaybetmesi maalesef hiç de uzak bir senaryo değil.