Dördüncü Sanayi Devrimi Sürecinde Eğitim Sistemimiz
Nihai hedefi “Çagdaş uygarlık düzeyine çıkmak” olan çağdaş, kalkınmış, mutlu, özgür, eşdeğer saygınlıktaki bireylerden oluşan bir Türkiye senaryosunun gerçekleşmesinde en önemli araç eğitimdir.
Çağdaş Türkiye'nin oluşum ve ulus inşa sürecinde, bu olgunun çoktan farkında olan Büyük Önder, 1933 yılındaki konuşmasında "Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır.
Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor.
Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur." diyerek eğitim başta olmak üzere ülkenin temel konularının yönetilmesinde; dogmalar, donmuş ve kalıplaşmış kuralların değil bilim ve aklın temel alınmasını emretmiştir.
Nitekim bu dönemde eğitim sistemimiz gerçekçi, gerekirci, maddeci, bilimci, halkçı, ulusçu, ülkücü, faydacı, bilimsel, ekonomik ve demokratik ilkeler ve görüşler yönünde önemli gelişmeler göstermiştir.
Eğitim- üretim- demokratikleşme denklemi düzgün kurulmuş, bunun sonucunda da ekonomik kalkınma sanayileşme ekseninde sürdürülebilmiş ve çok önemli önemli noktalara ulaşılmıştır.
Ancak 1950'lerden itibaren üretkenlik, verimlilik ve bütüncüllük ilkeleri yerine keyfilik, seçkinlik, seçicilik ile ideolojik yaklaşım önemsenmeye başlanmıştır.
Bu yaklaşımlar sonucu, Türk eğitim sistemi; gerçeklerden, üretimden, verimlilikten koparılmıştır. Özellikle son yıllarda eğitim-öğretim çalışmalarının önemli bir kısmının tahta başında, masada, bilgisayarda, internet ortamında, diğer bir ifade ile gerçeklerden ve gerekircilikten kopuk, bulanık, genel bilgiler ile keyfi, öznel, duygusal, kaderci biçimlerde sürdürülmektedir.
Dolayısıyla da genel ve temel bilgilerden gerçek üretime, teknik ve teknoloji üretimine geçişlerde arzu edilen ölçülerde verimlilik ve etkinlik elde edilememiştir.
Halbuki, Endüstri 4 devriminin yaşanmakta olduğu günümüzde, mevcut ürün ve teknolojilerin ekonomik ömürleri, yeni bilgi, ürün ve teknolojilerin cazibesi ve kullanımları ile kısa sürede sona ermekte, buna bağlı olarak da gelecekte hızla gelişen ve dönüşen yeni meslekler ortaya çıkmaktadır. Aynı yönde düşük ve orta gelirli aileler çocuklarının güvenceli, iyi gelirli işe sahip olmalarını istemektedirler.
Düşük ve orta gelirli ailelerin bu beklentisi işveren çevrelerinin beklentisi ile de örtüşmektedir.
Öyle ise hazırlanacak müfredat programlarının kısa orta ve uzun vadeli bir perspektif ve senaryosunun olması gerekmektedir.
Yani konunun; teknik ve ekonomik açıdan yapılabilirliğe sahip bir stratejik proje olarak, siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınması olmazsa olmazdır.
Bu bağlamda, hem kontenjanların çok önemli bölümünün boş kaldığı yüksek öğretim, hem de üniversite öncesi eğitim programlarının, Türk Milli Eğitim Sistemi temel amaçları doğrultusunda, günün ve geleceğin sorunlarını çözecek tarzda, gereksinimlerini karşılaması, stratejilerini somutlaştırması gerekmektedir.
Birkaç yıldan beri uygulanagelmekte olan · (4+4+4) zorunlu eğitim kapsamında sistemin fizibilitesi yapılmadığından gelecek projeksiyonunda ülkenin ekonomik, kültürel ve sosyolojik gelişimine katkısı bir model ekseninde tahmin edilememektedir. Keza başarısız da olsa darbe girişiminin, OHAL’in, iç-dış terör tehditlerinin, sistem değişimini esas alan referandum tartışmalarının gölgesindeki bir süreçte MEB tarafından ideolojik, hamaset, metafizik odaklı kısır yaklaşımlarla hazırlandığı kanaatini güçlendiren yeni müfredat programının da sorunların çözümüne katkı koyamayacağı, yaşanan işin esasına yönelik olmayan anlamsız tartışmalardan anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, gerek dördüncü sanayi devrimi sürecine adaptasyon, gerekse de Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel seviyesinin oluşmasında belirleyici etkenlerden biri olan temel eğitim konusunun, ideolojik, politik kaygılardan ziyade, değerler, aktif yurttaşlık ve bilimsellik, yaşam boyu eğitim ekseninde geniş kesimlerin katılımı ile yeniden modellenmesi kaçınılmazdır.