İşletmelerdeki ahbap çavuş ilişkileri
Günümüzde şirketler arasında trend olmuş kurumsallık adını doğru şekilde yaptıklarını düşünülse de kurumsal olduklarını göstermeye çalışmaları, şirketlerin içerisindeki çalışma sistemlerine bu durumu yansıtamamaktalar.
Gerçek manada kurumsal olamamaları ve bu sebepten büyüme sağlayamadıkları gibi şirketin işleyişini değiştirmekle uğraşmaktan para kazanmayı unutup kar etmeyi bırakıp zarar etmeye başlamasıyla iflas bayraklarını çektiler.
Tabii ki sorun sadece kurumsal olma çalışmalarıyla iflas ediyorlar diyemem, ekonomik nedenlerden dolayı şirketlerin iflas etleri bir etken, lakin ekonomik sorunlar ayrı konu
biz burada sadece işletmelerin ahbap çavuş ilişkisini değerlendirmeye çalışmaktayız.
Son 5 yıla içersinde vergi dairelerine başvurup açılış ve kapanış yapan firmalara bakmak gerekir. Resmi verilere göre son beş yılda 250,000 şirket kuruluşu yapılmış, bunlardan yaklaşık 60,000 şirket kapanmış. Ortalama bir firmanın vergi mükellefi olması maliyeti 1,500 TL civarında, çarpalım 60,000 ile çıkan sonuç 90,000,000.-TL düşünün bu sadece devlete ödenen para, diğer yapılacak masraflar hariç.
Ahbap çavuş ilişkileri
İşletmelerde ciddiyet yok verilen sözler tutulmuyor çok kolay unutuluyor, iş verenlerle çalışanlar arasında sözleşme yapılmamasından dolayı çok kolay unutuluyor. Üreticilerin siparişleri yetiştiremedikleri zamanlar da müşterilerine söylediği klasik termim sürelerini uzatmak için söyledikleri ya annesi, dayısı, amcası ölmüş veya makinalar bozuldu gibi bahaneler bularak işlerini ve müşterilerini ciddiyete almadıkları ortada.
Bir gayrimüslim arkadaşım derdi ki siz Türklerin ne bayramı ne bahaneleri bitmez.
Evet maalesef öyle biz Türklerin Bayram ve Bahaneleri bitmek bilmez. Gelişmiş ülkelerdeki yapılan ticari anlaşmalar da kesinlikle aksama olmaz işler verilen teslim tarihinde teslim edilir. Bahaneleri yoktur, doğal afet olmadıkça verdikleri termim sürelerinde siparişlerini müşterilerine teslim ederler.
Siparişlerin günün de teslim edilemediği zaman karşılıklı yapılan sözleşmeler gereği çok ciddi rakamlarda tazminat ödemekteler. Ürünlerinde en ufak bir hata olması durumunda ürünlerini koşulsuz iade almaları ve piyasadan ürünlerini geri toplattırmaktalar.
Gelgelelim bizim esnaf, tüccar, kobiler de durum çok farklı. Her zaman bir bahaneleri vardır. Ürün de sorun varsa bile müşterilerine verdikleri cevaplar ‘bu seferlik böyle olsun, idare et’ gibi cümlelerle müşterilerinin karşılarına çıkarlar ve işin sonun da müşteri kayıpları başlar.
Hele reklam konusu o başka bir alem.
İş reklama gelince hep bir bahane uydurma başlar. 1- işler çok iyi ne gerek var reklama benim reklama ihtiyacım yok satıyorum zaten, 2-işler çok kötü açılsın o zaman bakarız, yaptırırız bir şeyler. Türkiye de ki işletmeler genellikle reklamı gereksiz masraf olarak görürler. Oysaki reklam gereksiz değil tam aksine bir mecburiyettir. Reklam yapmayan bir işletme iflas etmeye mahkum dur.Reklam bir işletmenin temel ihtiyacıdır. Reklam prestij ve büyük bir kazanç kapısıdır. Tabi ki doğru hedeflere reklam yapılması, hedeflenen kesimin iyi analiz edilmesi gerekir.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz denilen bir cümle vardır, asla doğru bir düşünce değil.
Maalesef çok yanlış doğru hedefe ulaşmayan reklamın asla geri dönüşü olmaz.Reklam gereksiz bir araç değil tam tersine bir işletmenin olmazsa olmasıdır. İyi bir reklam ve piyar şirketiyle anlaşılıp yıllık bir bütçe ayrılmalı. Eğer ürününüze güveniyorsanız, doğru yerde doğru reklam yaparsanız doğal afet ve büyük bir ekonomik sıkıntı olmadıkça büyümeniz için hiçbir engel kalmaz…