FİNANS DÜNYASININ ARKA SOKAKLARI
1999 yılında gazetelerin birinci sayfalarında bir finans kurumundaki genç bir müdürün(A.A) ‘vurgun’ yaptığı haberi manşetlerde yer alıyordu.Bahsi geçen tutar çok yüksekti ve haber çok çarpıcıydı.Müdürün müşteri hesaplarında oynamalar yapıp, milyonlarca lira kayba neden olduğu açıklanıyordu.
Genç müdürü tanıyanlar, müdürün bahsi geçen tutarı zimmetine geçirip zenginleşmediğini , finansal kaybın komisyon kazanmak için al-sat yapılan işlemlerden kaynaklandığını anlatıyorlardı.
Genç müdür, vekalet aldığı müşteri hesaplarına yaptığı ilk işlemlerde elde ettiği karın etkisiyle daha çok işleme başlamıştı.Sonraki süreçte oluşan zararlar, zararları kapatırım güdüsü ile daha çok işlem yapmasına neden olmuştu.Zarar kar topu gibi büyümüş, müdürü o kartopunun içine almıştı.
Müdür, zalim miydi kurban mıydı?
Bu skandal yaşanan ne ilk ne de sondu….
2000li yıllardan itibaren küreselleşmenin etkisiyle hızla akan sermaye finansal kurumlar için hayatı daha zorlamaya başlamıştır.Sermaye, kar güdüsü ile o kurumdan o kuruma hareket etmesiyle finansal kurumların da sermayeyi kendi bünyelerinde tutmaya çalışmalarının kavgası finansal piyasaları savaş yerine çevirmişti.
Finansal kurumlar, fon talep edenlerle fon arz edenler arasındaki ilişkiyi sağlayarak para kazanan kurumlar olarak ayakta kalmaya çalışırken 2000li yıllardan sonra daha sık yaşanmaya başlanan krizler ise yaşam mücadelelerini zorlaşmıştır.
Finansal kurumlar için artık ‘mevduat topla, kredi ver, tahvil al, zahmetsiz kar et’ günleri geride kalmıştı.Yeni dönemde pasta ne kadar büyümüş görünse de pastayı yiyen insan sayısı arttığı için herkese daha küçük dilimler düşmeye başlamıştı.Pastayı yemek isteyenlerin hepsi ise çok ‘aç’tı. Üstelik artık dünya da eskisi gibi değildi.Finansal kurumlar kendi küçük dünyalarında hayata tutunmaya çalışırken, uluslararası finansal kurumlarla mücadele eder hale gelmişlerdi.
Finansal kurumlarda artan rekabetle birlikte politikalar da sertleşmişti.Hedefler, performanslar, agresif pazarlama yaklaşımları, yeni ürünlerle pazardan pay kapma çabası, yeni müşteri bulma telaşı finans dünyasında ‘ahlaki çöküntü’yü de başlatmıştı.Bu ahlaki çöküntü kimi zaman alt gelir grubu konut kredisi olup finansal kriz yarattı , kimi zaman da trader hatasıyla banka iflasına sürükledi.
Michael Lewis, “Yalancının Pokeri” kitabında üniversiteden yeni mezun bir çaylağın “trader” olma öyküsünü finansın içinden bir dille kaleme almıştı.Çaylaklıktan bankaya yüksek miktarda para kazandırmaya başladığı zaman kurtulduğunu itiraf ediyordu.Finans dünyasında vahşi yaşamın ta kendisiydi. Sallanan Büyük Sopa ünvanını müşterisine para kaybettirerek kazanmıştı..Finans dünyasında bahsettiğimiz ahlaki çöküntü işte tam da buydu….
Bu ahlaki çöküntü bir çok akademisyen tarafından farklı farklı kavramlarla açıklansa da en kabul göreni Mishkin’in yaklaşımıydı. Mishkin tarafından asimetrik bilgi kavramıyla örtüştürülerek yatırımcıların sınırlı bilgisinin sonucu ahlaki çöküntü yaşandığını açıklamıştı. Ancak Acemi Finansçı olarak finans dünyasında yaşanan ‘âhlaki çöküntü’yü psikolojideki Lucifer Etkisi kavramına daha çok yakıştığını düşünüyorum.
Mishkin’in Asimetrik Bilgi, Ahlaki Çöküş Kavramı Nedir?
Ekonomik aktörlerden bir tarafın diğerine oranla daha fazla bilgiye sahip olması ya da tarafların birbirleri hakkında aynı derecede bilgi sahibi olmaması durumu “asimetrik bilgi” (asymmetric information) kavramı ile ifade edilmektedir (Mishkin,1991).
Asimetrik bilginin geçerli olduğu durumlarda etkileşim içerisinde bulunan ekonomik aktörlerden daha çok bilgiye sahip olan taraf diğer tarafa karşı haksız bir üstünlük kazanmakta ve bu nedenle ekonomik faaliyetlerin etkin bir biçimde gerçekleştirilmesi mümkün olamamaktadır.
Mishkin (1994), finansal krizlerin anlaşılmasında, asimetrik bilgi kavramını kullanmıştır. Asimetrik bilgi, ters seçim (adverse selection) ve ahlaki tehlike (moral hazard) olmak üzere iki tür probleme neden olmaktadır. Ters seçim, finansal işlemden önce; ahlaki tehlike ise finansal işlemden sonra meydana gelmektedir
Ters seçim (adverse selection), finansal işlem meydana gelmeden yani taraflar arasında kredi sözleşmesi imzalanmadan önce ortaya çıkmakta olup, etkin bir şekilde borç talep eden ve potansiyel olarak daha riskli olduğu değerlendirilen krediler için geçerlidir.
Ahlaki tehlike (moral hazard), finansal işlem meydana geldikten yani, taraflar arasında kredi sözleşmesi yapıldıktan sonra ortaya çıkan bir asimetrik bilgi problemidir. Borcu alan tarafın, aldığı kredinin geri ödenmesinde zorluklar yaratması veya imkânsız kılması gibi istenmeyen veya ahlaki olmadığı düşünülen bir takım faaliyetlere girişmesi sürecini ifade eder.
Peki Lucifer Etkisi Nedir?
İnsan doğasının kötü yönde dönüşümüne işaret eden Lucifer Effect (Lucifer etkisi) adını, gözden düşen ve şeytan olan Lucifer meleğinden almaktadır. Bu teoriye göre, insanoğlu doğası gereği ‘koşullar’ müsait olduğunda, birer şeytana dönüşüp şiddet eğilimleri gösterebilmektedir. Stanford Üniversitesi’nde yapılan deneyde okulun bodrumunun hapishaneye dönüştürülmüş (Kıyafetlerden kimlik kartına kadar aslına uygun bir hapishane) ve ‘akıl sağlığı’ konusunda testten geçirilmiş Amerika ve Kanada’dan 24 ‘normal’ erkek üniversite öğrencisine mahkum ve gardiyan rollerinin verilmesine dayanan 2 haftalık bir simülasyon yapılmıştır. Öğrencilere aynı zamanda 15 dolar cep harçlığı verilen testte mahkum rolündekilerin duygusal çöküntü içine girdiği gözlenmiştir. Devamında gardiyan rolündekilerin acımasız ve gaddar eğilimler göstermesi ve deneyi yapanların da kendilerini hapishane müdürü gibi görmeye başlamaları üzerine deneye 6’ncı günde son verilmiştir.
Genç trader Nick Leason’ın Barings Bank’ı iflasa sürükleyen hikayesinde de bu ahlaki çöküş vardır. 31 yaşındaki hazineci Jerome Kerviel’ı Para Makinesinden Haydut Trader’a dönüştüren Société Générale’ı 7 milyar dolar zarara uğratan skandalında da…
Vahşi finans dünyasında memurundan yöneticisine varıncaya kadar tüm çalışanlar az veya çok baskıya maruz kalmaktadır.Üst düzey yönetici, trader gibi ‘kar’ baskısını üzerinde daha fazla hisseden çalışan ise Lucifer Etkisiyle kimi zaman kendi kimliklerini kaybetmişlerdir.
Müşteriye uygun olmayan ürünü sırf hedeflerini tutturmak uğruna müşteriye tavsiye eden şube çalışanlarından, Çağrı Merkezinde personelin tuvalet molasını hesaplayan yöneticilerine, komisyon gelirini arttırabilmek için müşteriye sürekli olarak hisse senedi alım satımı yapan dealerlara varıncaya kadar finans dünyasındaki pek çok aktör az ya da çok miktarda Lucifer Etkisi altında hareket etmektedir.
Finans dünyasında yaşanan krizleri, skandalları , yaşanan olayları ister Asimetrik Bilgi kavramı ile örtüştürün ister psikolojideki Lucifer Etkisiyle açıklayın sonuçta yaşanan şey Ahlaki Çöküntüden öte birşey değildir.
Genç müdür A.A da Nick Leason da Jerome Kerviel da adı skandallara karışan diğerleri de bu vahşi dünyada sadece birer aktördü.Onlara bir rol verilmişti onlar ise bu rolü oynuyorlardı.Oyunun baş kahramanı ise finans dünyasını eline geçiren ‘ahlaki çöküntü’ydü.
Finans dünyasının ışıltılı görüntülerinin arka sokaklarında ölümcül hastalığın pençesine düşmüş, hasta-mutsuz ruhlar dolaşıyordu.
Finans dünyasını saran hastalığın adını ahlaki çöküntü olarak açıklasak da aslında bu hastalık kapitalist sistemin hastalığıydı.Ahlaki çöküntüyü yaratan, besleyen kapitalist sistemin ta kendisiydi ve yarattığı bu hastalığın pençesine düşen de yine kendisi olmuştu…