DERİSİ İLE DALAŞAN İFLAH OLMAZ
Yine bir seçim dönemi öncesi yine hareketli bir gündem.Seçimle ilgili yorumlar/konular ruhumu yorsa da bu haftaki yazımda senelerdir duymaktan usandığım ik farklı konuyu sizinle paylaşmak istedim.
Duymaktan bıktığım şeyin ilki Bülent Ersoy’un serveti, pırlantaları, elmasları diğeri de bankacılık sektörünün karları.
İnsanlar konuşmaktan yorulmadılar ben dinlemekten yoruldum yemin ediyorum.Bülent Ersoy’un sesi, sanatı, Türk Sanat müziğinde tartışması diva olması konuşulması gerekirken senelerdir ya eski eşleri, ya kıyafetleri ya da pırlantaları konuşulur olmuştur
Bankacılık sektörü her ekonomi danışmanının ‘hedef’ gösterdiği, her ekonomi sayfasında boy boy ‘kar rakamlarının’ paylaşıldığı her ekonomik çalkantıda reel sektör tarafından ‘en çok suçlanan’ sektördür.Bu nedenle de bankacılık sektörü senelerdir ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilen bir sektördür. Oysaki ekonomik çalkantı dönemlerinde reel sektöre verilen kredileri kıstıklarında ülkenin nasıl da hızla krize girildiği gözönüne alındığında üstlendiklerin rolün önemi daha fazla ortaya çıkacaktır.
Bülent Ersoy’un serveti odur, budur, yüzüğüyle uçak alınır, vs bunları bilemezsek de bankacılık sektöründeki durumu şöyle kaba taslak inceleyebiliriz.
Bakalım Türkiye’de Bankacılık Sektörü ne durumdadır?Konuşulduğu gibi yüksek karlar elde edilmekte midir?
Banka Sayısı
Bankacılık sektöründe Eylül 2017 tarihi itibariyle 33 adet mevduat,13 adet kalkınma ve yatırım, 5 adet katılım bankası olmak üzere toplam 51 banka bulunmaktadır.2013 yılından itibaren bankaların durumu aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Personel Sayısı
Bankalar 2016 yıl sonu itibariyle 211 bin kişi istihdam ederken, istihdam bir önceki yıla göre 6.400 kişi azalmıştır. Banka çalışanlarının yüzde 91’i mevduat bankaları, yüzde 3’ü kalkınma ve yatırım bankaları tarafından istihdam edilmiştir. Bankacılık sektöründe çalışanların yüzde 27’si kamu sermayeli mevduat bankalarında, yüzde 35’i özel sermayeli mevduat bankalarında ve yüzde 28’i yabancı sermayeli bankalarda çalışmaktadır
Şube Sayısı
2016 yılında şube sayısı 533 adet azalarak 11.741’e gerilemiştir. Şube sayısı kamu sermayeli bankalar hariç, diğer banka gruplarında azalmıştır. Şube sayısı, özel sermayeli mevduat bankalarında 167, yabancı sermayeli mevduat bankalarında 265 adet azalırken, kamu sermayeli mevduat bankalarında ise 21 adet artmıştır.2017 yılında da azalmaya devam etmiştir.
Bilanço Büyüklükleri
2016 yılında toplam aktifler yüzde 16 artarak 2,7 trilyon TL’ye yükselmiştir. Toplam aktifler dolar bazında yüzde 4 düzeyinde azalarak 776 milyar dolar olmuştur. Sabit kurlarla toplam aktifler yüzde 10 oranında artmıştır.
Büyüme hızı mevduat bankalarında yüzde 15; kamu sermayeli bankalarda yüzde 19, özel sermayeli bankalarda yüzde 14 ve yabancı sermayeli bankalarda ise yüzde 13 düzeyinde gerçekleşmiştir
Sektör Payları
2016 yılında Mevduat bankalarının aktiflerinin sektör içindeki payı yüzde 90, kalkınma ve yatırım bankaları ile katılım bankalarının payı ise yüzde 5 olmuştur.
Kamu sermayeli mevduat bankalarının payı yüzde 30, özel sermayeli mevduat bankalarının payı yüzde 35, yabancı sermayeli mevduat bankalarının payı ise yüzde 25’tir.
Krediler
2016 yılında Bankacılık sektörünün kredi hacmi nominal olarak yüzde 17, sabit kurlarla yüzde 11 oranında artarak 1.747 milyar TL (497 milyar dolar) olmuştur.
Kredilerin gsyh’ya oranı bir önceki yıla göre 3 puan artarak yüzde 67’ye yükselmiştir.
2016 yılında kullandırılan kredilerin dağılımı ise şöyledir: Büyük ölçekli işletmelere ve proje finansmanına kullandırılan kredilerin gsyh’ye oranı 34, KOBİ’lere kullandırılan kredilerin oranı yüzde 17, bireylere kullandırılan krediler ise 18’dir.
Kredi Riski
Aralık 2016 itibariyle tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı yüzde 3,3; yeniden yapılandırılan kredilerin oranı yüzde 3,7 ve aktiften silinen kredilerin oranı yüzde 1,6’dır.
Yapılandırılan kredi miktarı yüzde 62 oranında artarak 64 milyar TL olmuştur. Yapılan kredilerin yüzde 51’i birinci grupta yer almaktadır. Yapılandırılan bireysel kredilerin payı yüzde 24 düzeyindedir.
Özkaynak Karlılığı
2016 yılında ortalama özkaynak karlılığı yüzde 13,2 olmuştur. Bu oran, özel bankalar grubunda yüzde 13,5, kamu sermayeli bankalarda yüzde 15,9, yabancı sermayeli bankalarda yüzde 12,2, kalkınma ve yatırım bankalarında ise yüzde 8,8 düzeyindedir.
Özkaynak karlılığı ile devlet iç borçlanma senetlerinin yüzde 10,7 olan getirisi (gösterge tahvil, günlük ortalama) arasındaki fark, 2016 yılında 2,5 puan düzeyindedir.
Ortalama aktif karlılığı bir önceki yıla göre, 0,31 puan artarak, Aralık 2016 itibariyle yüzde 1,5 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Net
Net Kar
2016 yılında net kar nominal olarak yüzde 44 oranında, dolar bazında ise yüzde 19 oranında artmış ve 37,5 milyar TL (10,7 milyar dolar) olmuştur. Özel karşılık sonrası net faiz geliri yüzde 14 oranında artmıştır. Net faiz gelirinin toplam aktiflere oranı Aralık 2015’e göre değişmeyerek yüzde 2,6 olmuştur.
Özetle;
Yazıda paylaşılan bilgiler Bankalar Birliğinde yayınlanan Bankacılık sektörü 2016 yılı raporlarından alınmıştır.2017 yılına ait güncel bilgiler olmadan, mevcut verilerle Bankacılık sektörü ile ilgili genel değerlendirmeler olarak şu değerlendirmeler yapılabilir:
İlgili tablolardan görüleceği üzere özellikle özel sektöre ait bankaların şube ve personel sayılarında geçmiş yıllara oranla azalmalar görülmektedir.İnternet bankacılığına geçişin de bu azalmada payı olduğu söylense de rapordaki diğer verilerle beraber bu durumu değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Türkiye'de özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomik faaliyetlerini canlandırma amacı taşıyan Kredi Garanti Fonu (KGF), 2017 yılında kredilere verdiği 200 milyar liralık kefalet miktarı sözkonusu olup, 2018 yılında 140 milyar lira olarak uygulamayı planlanmıştır. KGF aracılığı ile sağlanan kefalet verilen krediler bankacılık sektörünün kredi büyüklüğünü arttıracaktır.
Varlık Yönetim Şirketlerinin 2016-2017 yıllarında bankalardan sorunlu alacakları devir alması ile birlikte bankaların bilançolarındaki sorunlu/takipteki kredilerden kaynaklı yük hafiflemeye başlamıştır. Mart 2017 itibarıyla bankalar; tahsili gecikmiş 16.4 milyar TL tutarında bireysel, 12.3 milyar TL tutarında ticari ve KOBİ kredisini Varlık Yönetim Şirketlerine satmıştır.
Bankacılık sektöründe yıllar itibari ile kredilerin büyüdüğü görülmekle beraber ilgili dönemlerde kredi riskinde artış olduğu görülmektedir.
Bankacılık sektörünün net karının 2012 yılından 2015 yılına kadar düşüş yaşadığı 2016 yılında ise 2015 yılına göre kısmi bir artış olduğu görülmektedir.
Bankacılık sektörünün karında en önemli gösterge ‘özsermaye karlılığı’ verisidir.Yani sermayedarın banka için koyduğu kaynaktan elde ettiği getiridir.Bu değerlendirme yapılırken bankanın ortalama özkaynak karlılığı ile DİBS getirisini karşılaştırmak en doğru yöntemdir.Yani sermayedar bankaya sermaye koymak yerine DİBS alsaydı elde edeceği getiri ile karşılaştırılması.2012 yılında özsermaye karlılığı ile DİBS getirisi arasındaki fark 8.2 iken bu yıllar itibari ile 2013 yılında 3, 2014 yılında 3.6, 2015 itibari ile 1 2016 yılı itibari ile 2.5 olmuştur.Yani özsermaye karlılığı yıllar itibari ile ciddi bir düşüş sergilemiştir.
Bankacılık sektörünün finans sistemindeki yeri, üstlendiği fonksiyon, yıllar itibari ile azalan kar marjları, kredi riski-piyasa riski gibi risklerden en çok etkilenen sektör olmaları, sorunlu kredilerde görülen artışlar, giderek artan teknoloji yenileme ihtiyacı dikkate alındığında aslında bahsedilen şekilde ‘hedef’ gösterilmelerini gerektirecek ‘parlak’ bir durumları sözkonusu olmadığı ortaya çıkacaktır.
Bankacılık sektöründe alacak tahsilindeki sıkıntılar nedeniyle Varlık Yönetim Şirketlerine sorunlu alacak devirleri, Hazine tarafından bir takım kredilere KGF aracılığı ile garanti verilmesi de aslında bu sektördeki yapıyı/yükü bir nebze hafifletmek üzere devreye girse de bankacılık sektörünün finans sistemindeki yükü sırtında taşıdığı görülmektedir.
Bankacılık sektöründe üstlenilen riskler, daralan pazar payı, artan rekabet, düşen karlılık, teknolojik alt yapı yenileme ihtiyacı gibi şartların zorlaşması nedeniyle aslında sağlıklı olarak ayakta kalmaları finans sistemi için büyük önem arz etmektedir.Geçmişte yaşanan banka iflaslarının ülke için maliyetleri gözönüne alındığında ekonomi Yönetimi ile bankacılık sektörünün ‘işbirliği’ni gerektirecek en kritik sektör olduğunu değerlendirmek gerekir.
Bülent Ersoy’un sesi ve sanatı konuşulması gerekirken ‘servetinin’ konuşulması nasıl Bülent hanımın sanatına haksızlıksa, finans sektörünü ayakta tutan bankacılık sektörünün sadece ‘karının’ konuşulması o kadar haksızlıktır.
Türk Sanat Müziğinde Bülent Ersoy’un yeri neyse finans sektöründe ‘bankacılık sektör’ünün yeri odur.Yani vazgeçilmezdir.
Bankacılık sektörüne atıp tutan ekonomi danışmalarına söylenebilecek son söz kibarca ‘derisi ile dalaşan iflah olmaz’
Ponçik: Bankacılık sektörü, fon arz edenlerle fon talep edenlerin arasında aracılık yapmak üzere kurulmuş bir sektör olduğu için aracılık faaliyetinden elde ettikleri gelirlerle ayakta kalmaktadırlar.
Ekonominin dişlisi durumunda olan bankacılık sektöründeki bir tıkanma reel sektörün de durmasına neden olacağını geçmişte yaşanılan bankacılık sektöründeki krizlerde görülmüştür.
Basel kriterleri nedeniyle sermaye yeterliliklerinin sağlam olması, denetlenmeleri, tüm işlemlerinin kayıt altında olması, üstlendikleri fonksiyonlar vs nedeniyle aslında en güvenilir sektörlerden biri durumundır.
Her sektörde olduğu gibi geçmiş dönemlerde bankacılık sektöründe yönetimsel anlamda bazı yanlış politikalar/uygulamalar sözkonusu olmuştur.Ancak bu yanlışlar nedeniyle sektörü farklı altyapılar, farklı yasal düzenlemelerle sağlamlaştırılmıştır.Dolayısıyla günümüz söylemlerinde bankacılık sektörüne ‘vurun abalıya’ yaklaşımı aslında doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Keşke banka karlarını diline dolayan, bankaları suçlayan ekonomi danışmanları bankaları karşısına almak yerine yanlarına alarak daha iyi işleyen bir finansal yapıya ulaşılmalarını sağlasa
Belki de Finans Merkezi olmanın yolu finans dünyası ile ‘barışmak’tan geçer.Kimbilir?