TUTKU
Boş ver.Bu işten para kazanamazsın.Kim para yatırır bu işe?Baksana gittikçe düşen tüketim var dedi güvendiği arkadaşı.Pek çok kişi de arkadaşı gibi onu uyarmaya çalışıyordu. Belki de hayal kırıklığına uğramasını istemiyorlardı.
Oysaki Howard, tutkusunu işe dönüştürmeyi kafasına koymuştu bir kere.Uzun zamandan beri bunu düşünüyor bunun hayalini kuruyordu.
Howard Schultz, New York, Brooklyn'de yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Küçük yaşta ailesinin içinde bulunduğu sıkıntılara, babasının maddi problemler yüzünden her geçen gün tükendiğine şahit olan Schultz, küçük yaştan itibaren hedeflerinin peşinden koştu.
Okul masraflarını çıkartmak için kanını bile satmak zorunda kaldığı günler oldu.
Üniversite hayalini futbol bursu ile gerçekleştirdi.
Burslu öğrenci olarak Kuzey Michigan Üniversitesi'ni bitirdikten sonra ev aletleri satan Hammerplast şirketinde pazarlamacı olarak işe başladı.İş becerisi ve başarısı ile genel müdür yardımcılığına yükseldi.
Howard’ın, Seattle'da kahve çekirdeklerini öğütüp taze kahve satarak sürekli kahve makinesi siparişleri veren ‘Starbucks' adındaki bir dükkân ilgisini çekti ve merakından Seattle'a kadar gitti. Howardı peşinden sürükleyen şey aslında kahvenin kokusuydu.
O café onun uğrak yeri haline geldi.İnsan ilişkilerinde kurduğu sıcaklıkla kafenin sahipleriyle iletişimini güçlendirdi. Bir yıl sonra Starbucks’un sahipleri Schultz’u pazarlama müdürü olarak işe aldılar. Eski işinden memnundu.Yeniden başka bir yerde başlamak aslında başkasına güç gelse de Howard kahve tutkusuna kapılıp kendini Starbucks’un içinde buldu.
Starbucks Coffee, kahveye meraklı üç arkadaş tarafından 1970 yılında kurulmuştu.Akademisyen Jerry Baldwin, Zev Siegal ve yazar Gordon Bowker hem iş ortağı hem de çok iyi dostlardı .
Seattle'da küçük bir kahve dükkânı olarak açılmıştı Starbucks. İsmini Herman Melville'in "Moby Dick" kitabından esinlenmişlerdi. İlk dönemlerinde kahve dağıtım işiyle yola çıktılar.
Oysa Howard Schultz'ın 1982’de New York'tan gelip kafedeki atmosferi görmesiyle bir anda şirket ile ilgili hayalleri değişti. İtalya Milano’daki sokak kafelerine bayılmıştı.
Starbucks’ın da kabuk değiştirmesini ve ABD’da insanların oturup kahve içerken sohbet edebilecekleri mekanlar haline gelmesini hayal ediyordu.
Oysaki Starbucks açılmadan önce ABD’de kahve tüketiminde %2.5 düşüş görülüyordu.Kolay kolay da kimse café açma niyetinde değildi.Howard bir süre sonra Starbuckstan ayrılıp kendine kahve üzerine yeni şirket kurdu. Ancak Starbucks’ta ortakların anlaşmazlıklarını görünce Starbucks şirketini satın aldı ve bugünkü dünya devi haline getirdi.Etrafında söylenen insanları dinlemeyip tutkusunun ve hayallerinin peşinden gitti.
Howard, tutkusunu işe dönüştürmüş, hayallerinin peşinden koşmuş ve yoktan bir marka yaratmıştır.Kısacası, kendi hikayesini kendi yazmıştı.
Bu yazının kahramanı Howard olsa da , aslında tutkusunu işine dönüştüren, hayallerinin peşinden giden etrafımızda o kadar çok insan vardır ki farketmeyiz bile.
Opet’in kurucuları öğretmen olan Fikret ve Nurten Öztürk, zorlu şartlara ragmen sıfırdan bir marka yaratmayı başarmışlardır.1930lu yıllarda kolonya alışkanlığı olmayan bir ülkede kapı kapı dolaşıp katalog dağıtarak markasını yaratmıştır Eyüp Sabri Tuncer. Aysen Zamanpur’un ise iyi bir eğitimi , iyi bir işi varken hayallerinin peşinden koşarak bir değer, bir marka olan ‘Silk&Cashmere’ yaratmıştır.11 yaşında köyünü terk ederek sokak çocuğu olarak büyüyen Hüseyin Özer’in Londra’da kurduğu Sofra Resturantına ne demeli?Farklı zamanlarda, farklı şartlarla mücadele eden her biri başarı hikayesi yazmış bu insanların hikayeleri bize tek bir şeyi fısıldamaktadır ‘şartlar ne olursa olsun çalışmaktan vazgeçmeyin ve hayallerinizin peşinden gidin’
Ponçik:Herkes kendi hikayesini kendi yazar.Şartlar ne olursa olsun çalışan, üreten, hayallerini kovalayan başarıya ulaşır.Bunu ben söylemiyorum gerçek yaşamlar anlatıyor…….
Hayallerinizin peşinden koşmanız dileğiyle……
Bu yazı Acemi Finansçının Günlüğü kitabından alınmıştır.