SOFIE
1934 yılında İtalya’nın o kendine has renklerinin olduğu Roma’da evlilik dışı, istenmeyen bir çocuk olarak doğdu Sofıe Scicolone. .
Napoli yakınlarında Pozzuoli’de sefalet içinde büyüdü. Kendi tabiri ile bataklığın içinden 15 yaşında katıldığı güzellik yarışması ile sıyrılmaya çalıştı.Ancak hayatının dönüm noktası 15 yaşında film setinde Carlo Ponti ile tanışması oldu. 37 yaşındaki evli adama önce yaşamadığı baba şefkati ile yaklaşmaya çalıştı, sonrasında ise aşık oldu.
1960’lı yıllara geldiğinde ise büyüleyici güzelliği ve yeteneği ile İtalyan sinemasının efsanevi yıldızı haline dönüşmüştü. Sofıe, İtalyanlara özgü kendine has ışıltısı ve güzelliği ile izleyenleri kendine hayran bırakmayı başarmıştı.1961 yılında ise Kızım ve Ben filmi ile Oscar olarak tabir edilen Akademi ödülünün sahibi oldu.
İtalya’nın her köşesini Sofie’nın film afişleri renklendirirken, İtalya’nın en büyük lezzetilerinden biri olan peynir de İtalyanların o büyük, muhteşem sofralarına renk katıyordu.
İtalyanların yemeğe olan düşkünlüklerini bilen genç bir girişimci ise peynir ve süt ürünleri üretmek üzerine yeni bir şirket kurmak üzere yola çıktı.
Calisto Tanzi adlı girişimci, 1961 yılında uzun ömürlü süt (UHT) üretmek amacıyla Parma'da, Parmalat şirketini kurdu.
Sofie, yeteneği ve güzelliği ile sadece İtalyan izleyenlerin değil tüm dünyanın başını döndürmeyi başardı ve adını Sofıe Loren olarak markalaştırdı.
Sofıe’nın filmlerinin büyüsü tüm dünyayı sarmışken, aynı yıllarda İtalyan süt şirketi Parmalat da başarısını ülke dışına taşımayı başarmıştı. 30 ülkede faaliyet göstermeyi basaran şirkette her kararı Tanzi veriyordu.
Hatta Tanzi, 1987 yılında Parma futbol kulübünün hisse senedini satın alarak futbol sahalarına da ismini yazdırmıştı.30 ülke 36.000 çalışana ulaşan 7 miyar Euro’ya ulaşan şirketin yönetimini profesyonel yöneticilere bırakmayı aklının ucundan bile geçirmiyordu. Gücü elinde bulundurmayı, gücüne güç katmayı seviyordu.
Aynı dönemlerde parlayan iki yıldızdı Parmalat ile Sofie. Bir tanesi sinema devi bir tanesi gıda devi haline dönüşmüştü .İkisi de İtalyan’ın gururuydu. Tanzi’ye bütün bunlar yetmiyordu..
Bir sürü şirket satın alma işlemi yapmış ve Parmalat’ı futbol takımına sahip olacak kadar fazla alana sokmuştu.
Ancak , 21 Kasım 2003’te Corriere della Sera gazetesinde yer alan bir haberle büyük skandal ortaya çıktı. GazeteParmalat'ın İtalyanca'da ‘‘ kara delik’’ anlamına gelen Buconero adlı bir finans şirketi ile işbirliği yaptığını duyurdu. Yatırımcılar iki hafta önce de Parmalat'ın Cayman Adaları'nda faaliyet gösteren Epicurum adlı fon yönetim şirketine 500 milyon Euro yatırdığını öğrendi.
Çelişkili haberler üzerine Parmalat'ın Roma Borsası'nda işlem gören hisse senetlerinin değeri yüzde 20 düştü. Parmalat'tan Buconero'nun Parmalat yatırımcıları lehine çalışan bir şirket olduğu, Parmalat'a kaynak sağladığı açıklaması yapıldıysa da, bu açıklama yatırımcı üzerinde etkili olmadı ve Parmalat hisselerinin değeri düşmeye devam etti
Castilo Tanzi'nin, ilerlemiş yaşına rağmen skandal patlak veren kadar şirketi tek başına yönetmesinin sakıncaları artık herkesin eleştirisini topluyordu.Tanzi, şirketin yönetimini 15 Aralık 2003'te Enrico Bondi'ye devir etmek zorunda kaldı
Bütün bu süreçte şirketin 1998-2003 döneminde elde ettiği 14.2 milyar Euro’luk finansal kaynağı; iştirak yatırımlarına, bankalara ve vergi idaresine ve şirketin faaliyetlerinin dışında yer alan offshore şirketlerine aktardığı tespit edilmişti.
Bu usulsüzlükler sonucunda şirket 2003 yılında iflasını açıklamış ve o parlayan yıldız kayıp gitmişti
Ekonomik hayatta verilen kararların sadece o şirketi etkilemekle kalmayıp ekonomik sisteme de zarar verdiği Parmalat krizinde bir kere daha görüldü.
İtalyan gıda devi Parmalat nedeniyle zarara uğrayan bankalar skandal sonrası belli oldu.
Bank Of America hesaplarında olduğu idda edilen 3.9 milyar Euro'nun ‘‘kayıp’’ olduğunun anlaşılması üzerine patlayan Parmalat krizinde başta bankalar olmak üzere İtalyan Hükümeti ve bir çok kuruluş zarar gördü.
Parmalat skandalı çerçevesinde yayınlanan dökümanlara göre en fazla kayba İtalyan bankası Capitalia uğradı. Batan gıda devi nedeniyle 714 milyon Euro zarara uğrayan Capitalia'yı, 360 milyon Euro'luk kayıpla Banka İntesa izledi. İngiliz Barclays'in 45 milyon sterlin zararı, Bank of America'ın da 274 milyon dolar zararı sözkonusu olduğu ortaya çıktı.
Bank of Amiraca'nın 274 milyon dolar, Barclays'in 45 milyon sterlin kaybına neden olan Parmalat'ın İtalyan bankalarına faturası da 1.897 milyar Euro oldu. Bankaların Parmalat zararı toplamda 2.1 milyar Euro'ya ulaştı. Kayan bir yıldız peşinden bir sürü göktaşı sürükledi.
Parmalat krizinden sonra kurumsal yönetim, iç kontrol, bağımsız dış denetim, gibi kavram tartışılmaya başlandı.Bu kavramların aile şirketlerinde etkinliği hala tartışma konusu iken bence bu hikayeden alınacak çok daha başka dersler de vardır.Bunlardan bir tanesi de bir kişinin, kurumun başarısı o sektördeki genel başarıyı arttırıyorken, bir kişinin/kurumun başarısızlığı kartopu gibi bir sürü kişiyi/kurumu zarara uğrattığı, ekonomiye büyük zararlar verebildiğidir.
Son söz;
Sofıe Loren, 2007'de 72 yaşında Pirelli takvimine poz verecek kadar cesareti ile adını bir kere daha parlatırken, İtalyan gıda devi Parmalat, şirketin gerçek mali tablolarını sergilemeyerek bir o kadar korkak davranmış ve gelmiş geçmiş en büyük skandallardan birine adını yazdırmıştı.
Bir yanda bir bataklıktan sıyrılıp, devleşen ‘yaşam boyu başarı’ ödülü sahibi efsanevi İtalyan yıldız Sofıe, bir yanda hızla büyüyen bir İtalyan şirketin kendi hayatını bitirmesi. Bir yanda ilerleyen yaşına ragmen 72 yaşında soyunabilme cesareti, bir yanda yönetimi elinden bırakmayıp, şirketin durumunu gizleyen bir şirket sahibi.
Bir yanda Sofıe’nin hayatında sefalet, mücadele, aşk, tutku, sanat, başarı, cesaret, bir yanda Tanzi’nin hayatında ise mücadele, hırs, başarı, doruk ve sönüş vardı.
Başarı, asla tesadüf değildir, zorlu uzun bir yolculuğun ödülüdür. Başarı bir mücadele gerektiriken, başarılı kalmak daha büyük bir mücadele ve cesaret gerektirir….
Ponçik: Rekabetin yoğun olduğu sektörlerde markalaşmak, başarıya ulaşmak gerçekten zor bir iş iken markanın değerini korumak çok daha zor bir iştir. Yöneticilik ile patronluk arasındaki ince çizgi burada belli olur.Sofıe kendi markasının hem patronu hem yöneticisi olup, marka değerini çok yukarılara taşımışken Tanzi patron olarak şirketi kurmuş başarıya ulaştırmış ancak marka değerini koruyamamıştır.