EKSİK
Gazetelerin magazin eklerinin manşetlerine ünlü bir çiftin boşanma davası taşındı.Hanımefendi eski bir manken beyefendi eski, milli sporcu olan ünlü çiftimizin evliliği olaylı bir şekilde bitiyordu.
Olaylı bir şekilde başlayan evlilik, aldatma suçları ile son buluyordu.Bu söylentiler, devam ederken , eski mankenin yüklü tazminat talebi manşetlere taşınmıştı.4 milyon TL maddi, 4 milyon TL manevi tazminat talebi herkesin çok ilgisini çekmişti.Asgari ücretin 1.404 TL olduğu bir ülkede bu tazminat herkesin dudağını uçuklattı.
Manken hanımefendi herkesin çok yüksek bulduğu tazminat talebi için ‘Beyefendi devlet memuru değildi.16 yıllık evliliğimde çalışsaydım o parayı kazanırdım zaten.Avukatlar ona uygun hesaplamıştır ’ diye kendini savunuyordu.
Ünlü manken haklı mıydı?Yoksa dedikodularda söylendiği gibi mankenimiz bu boşanmayı servet sahibi olma aracı olarak mı kullanıyordu?Kocasına ödettiği bedel çok mu ağırdı?Bu gündemde kimse bu tazminat işinin içinden çıkamıyordu.
Bu tutar azdıydı da çoktuydu da.2003te çeyrek altın 35 TL’ydi de şimdi 240 TL oldu da(sanki mankenimiz altına endeksli mubarek) Borsa geçen yıl 80.000di de şimdi 100.000 oldu da(borsa çıktı da gelirlerimiz mi arttı?)…Dıydı da duydu da….
Ta ki acemi finansçı olaya el atıp, basit bir formülle işin matematiğini ortaya dökene kadar konuşmalar sürdü gitti….
Ünlü mankenimiz her yıl, yıllık olarak net 100.000 TL kazanıp %12 faizden bankaya yatırdığını varsayalım.Her yıl 100.000 TL arttırarak 16 yıllık bir birikime sahip olduğunu düşünelim.
Enflasyon etkisini, mankenimizin saçını makyajını,botoksunu, yemesini içmesini gezmesini, giyim kuşamını, vs masraflarını bir yana bırakalım.Her yıl 100.000 TL kazandığını ve 16 yıl %12 faizle bankaya yatırdığını düşünecek olursak 16 yıl sonra kaç liraya sahip olacaktı?
Formül çok basitti sadece paranın gelecekteki zaman değerini hesaplamak gerekiyordu. Peki ama nasıl, hangi formülle?
A :Anapara
i:faiz oranı
n:Dönem
Bütün değerleri yerlerine koyacak olursak4.275.328 TL bulunuyordu.
Bu kadar kişi bu kadar basit bir formülle bu sonucu elde etmekle neden ilgilenmediler?Veya neden paranın zaman değeri kavramını sadece finans
kitaplarına hapsettiler?Akıllarına mı gelmedi yoksa konuşmak daha mı kolaydı?Neden günlük karar alma sırasında bu matematik bilgisini kullanmaktan kaçtılar?Bu tartişmadan da görüleceği üzere milattan önceye kadar uzanan matematiği günlük hayatımızda neden olmadığının farkına vardığımızda neyi eksik yaptığımız daha net anlaşılacaktır.Gelişmiş ülkelerin her biri matematik bilgilerini , evreni anlama, astromi vs gibi bilimsel alanlarda kullanırken ne yazık ki gelişmekte olan ülkeler matematiğe alınması zorunlu ders, 3 yanlış 1 doğru götürür, havuzu kim önce doldurur gözü ile bakılmaktadır.
(Uzay yolculuğunun hesaplamalarının yapıldığı, yazılım dünyasının uçsuz bucaksız bir hal aldığı, yapay zeka, robotic teknolojının kullanımına başlandığı gelişmiş ülkelerin yanında belki de gelişmekte olan ülkelerin neden gelişemedikleri burada saklıdır)
Hindistan’ın gelişme yolundaki başarısının temelinde matematik , geometri gibi alanlardaki yetkinliği yattığı bilinen bir gerçektir.Hindistan , bugün dünyaya bilgi işlem hizmeti veren ülkelerin başında gelmektedir.Çin’in ,Japonya’nın bu temel alt yapıyı yüzlerce yıl önce kurduğu bilinmektedir. Avrupa’da yüzyıllar boyu yıldızları, evreni, gözyüzü hareketlerini, ölçmeye anlamaya çalışan astorologlar, bilim insanları çoğu zaman kilisenin himayesinde matematikle uğraşmış ve teoriler geliştirmişlerdir.Evreni anlama ve bilim yolunda en kuvvetli araçları matematik olmuştur.Bu sayede uzay araçlarını, bilgisayarları, yapay zekaları farklı farklı dünyaları keşfedebilmişlerdir.
Bize gelecek olursak, Osmanlı ilk zamanlarında matematiğe ve uygulamalı olarak gösterdiği matematik eğitimine verdiği önemle önemli noktalara gelmişken daha sonraları pozitif bilimlerin geri planda kalması Osmanlı’yı da geri planda bırakmıştır. Daha sonraları bu geride kalmışlık düzeltilmeye çalışılsa da köklü çözüm bulunamamıştır. Türkiye Cumhuriyetinde ise oluşturulan müfredatla sistemi düzeltmeye çalışmıştır.Ancak bütün bu süreçte Matematik ders niteliğinde anlatıldığı için ne yazık ki sevilmeyen ve ders olmaktan öteye gidemeyen bir alan olmuştur.
Meşhur kadı fıkrasında aslında matematik bilgisi olmayanın nasıl da eksik olduğu gülümseterek anlatılmaktadır.Yeni göreve başlamış kadının huzuruna bir adamı çıkarıp demişler ki "evlere girip kıymetli eşyaları çalarken yakalandı" kadı da demiş ki "tez yüz bin kırbaç vurula" hırsız da, ‘sen ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da hiç dayak yemedin’ demiş.
Velhasılıkelam, manken hanımefendi ya sayı saymayı bilmiyor ya da hiç dayak yememiş…..
Yaşanan her olayda görülen tek bir gerçek var ki gelişmekte olan ülkelerin önündeki en büyük engel ‘Eğitim’dir.
Matematiğin bilinmediği, sevilmediği, tarihin dizilerden öğrenildiği, dil bilgisinden yoksun emojelere sığınıldığı, dünya klasiklerinden bihaber olunduğu, coğrafyanın sınavdan sınava hatırlandığı, fizik, kimya, biyolojiden korkulduğu vb toplumların gelişmesinin ne yazık ki ihtimali yoktur.
Ponçik; Matematik gibi temel bir bilimi hayatın merkezine alınmadığı noktada da finans da eksik olur, finansal ürün de eksik olur, sermaye piyasası da eksik olur, tıp da eksik olur, fizik de eksik olur….
Matematik yoksa hep bir eksik olur….
Son sözü düyanın en büyük dahilerine bırakalım
Leonardo Da Vinci 'Matematiksel olarak gösterilmeyen hiçbir araştırma gerçek bilim sayılamaz'
Galilei 'Matematik Tanrı'nın evreni yazdığı dildir'