Türkiye’de Eğitim Sistemi ve Köy Enstitüleriİnsanlığın varoluşundan beri farklı eğitim tanımları yapılmıştır. Bu farklılıkların çıkış sebepleri olarak çevreyi, siyasi olayları, farklı düşünce biçimlerini ve coğrafi konumlar gibi faktörleri sayabiliriz. Günümüzde çoğunlukla tercih edilen tanıma göre eğitim bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla ve planlı olarak istenilen yönde değişim meydana getirme sürecidir. Eğitim aynı zamanda bir ulusun, siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda geleceğini etkileyen, altyapısını oluşturan, o toplumu istenen doğrultuya yönlendiren de bir süreçtir. Eğitim bireyi, içinde bulunduğu topluma, doğaya ve kültüre katkı sunması için hazırlamaktadır. Köy Enstitüleri bu bağlamda Cumhuriyet Devrimi anlayışına uygun, onun felsefesi, ekonomik ve düşünsel kaynaklarını yaratacak bir eğitim anlayışının adıdır. Türkiye’de eğitim hangi süreçlerden geçerek günümüze geldi? Türkiye’de zorunlu ilköğretim uygulaması, II. Mahmut’un 1824 yılındaki fermanıyla başlamıştı. Öğretmen yetiştirmek amacıyla da ilk öğretmen okulu 16 Mart 1848’de açılmıştı. 1868’ de ise ilkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla “Darülmuallimin-i Sıbyan” öğretime başlamıştı. Türk eğitim devriminin başlangıcı olarak 3 Mart 1924’te gerçekleştirilen Öğretim Birliği Yasası kabul edilebilir. Sonrasında 1 Kasım 1928’de yapılan Harf Devrimidir. Bunlar Türk aydınlanmasının ilerleyebilmesi için “olmazsa olmaz” koşullardandı. Ülke genelinde yüzde 6-7 dolayında olan okur-yazarlık köylerde çok daha düşüktü. Köy çocuklarının eğitim oranı şehirlere göre daha azdı.. Bunun en büyük nedeni öğretmen sıkıntısının yaşanmasıydı. Özellikle köylerde öğretmen ve ilkokul gereksinimi giderilemiyordu.1926 yılına gelindiğinde ilkokul sayısı 4770’e öğretmen sayısı da 9062’ye yükseldi ama ilköğretim sorunu çözülemedi. 1930’lu yılların ortasında, kırk bin köyün otuz beş bini öğretmensizdi ve öğretmen okulları yılda 300-350 kadar mezun verebiliyordu.Çözüm neydi ve nasıl uygulanmalıydı? Çözüm Türk devriminin önderi Mustafa Kemal Atatürk’ten geldi. İlk adım “Köy Eğitmen Kursları” uygulamasıydı. Eğitim devriminin üçüncü aşamasının temelleri de bu uygulama ile hayata geçirilmiş oldu. Atatürk öldükten sonra attığı ilk adımı geliştirmek üzere Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç bayrağı devraldı. 17 Nisan 1940’ta çıkarılan yasa ile “Köy Enstitüleri projesi” uygulamaya geçirildi. Bir ülkede aydınlanma hareketinin devam etmesi devrimlerin ülkenin her karışına ulaşmış, anlatmış ve işlenmiş olmasıyla mümkündü.Köy Enstitüleri sorgulayan kendi hakkını arayan, biat kültüründen sıyrılıp çıkan ve özgür düşüncelere sahip olan bireyler yetiştirmeyi amaçlayan bir projeydi. Laik, ulusal, uygulamalı ve karma eğitim verilen bu kurumlarda özgüveni yüksek, eleştirel düşünebilen, sorun çözebilen ve “Cumhuriyet için fedakâr olabilen” gençler yetiştiriliyordu. Yetişen bu gençler yapılan bu büyük devrimleri köylüye aktarmakla, köylüyü eğitmekle, aydınlanmayı ilerletmekle sorumluydular.Köylüye bir şeyler öğretebilmek için de önce köylüden öğrenmek gerekir. Köylüyü anlayabilmek için onun içtiği sudan içmek, yediği ekmekten yemek, alın terini akıttığı toprakta çalışmak ve üretmek gerekir.1940-1942 yılları arasında 17 Köy Enstitüsü açıldı. İçeriği ve programı çok yönlüydü. Köylerden kız-erkek ilkokulu bitirmiş çocuklar alınıyor ve onlara köy yaşamının şartlarına uygun bir çevre içinde 5 yıllık bir eğitim veriliyordu. Köy Enstitüleri eğitimin bir ayağının akıl ve bilim, diğer ayağının ise ulus bilinci ve toplumsal dayanışma ruhu olduğunu göstermektedir. Köy Enstitülerinin eğitim programlarında kültür derslerinin yanında, tarım ve teknik dersler de veriliyordu.Öğretim yöntemleri anlatanın aktif olduğu dinleyicinin pasif olduğu geleneksel yaklaşımın aksine öğrenenin merkezde olduğu, yaparak-yaşayarak ilkesinin benimsendiği bir sistemi içeriyordu. Sadece okuma-yazma öğreten pasif bir insan değil, Cumhuriyet’in ve inkılabın adamı olarak köyde önder olma vasfında, köy yaşamında üreten bir öğretmen yetiştiriliyordu. Köy enstitülerinde demokrasi yaşam biçimi haline gelmişti. Her cumartesi “hesaplaşma” toplantıları, haftanın bütün sorunlarının konuşulduğu eleştiri- özeleştiri toplantıları yapılıyordu. Köy Enstitüleri kendi üreten, kendi tüketen kamuya yük olmayan eğitim kurumlarıydı.Hatta üretim fazlası diğer enstitülere imeceyle gönderiliyordu. Köy Enstitülerin de sabah düzenli spor yapan, en az bir enstrüman çalan, her sene dünya klasiğinden ve Türk klasiklerinden okumlalar yapan bir kuşak yetiştiriliyordu. Burada yetiştirilen çocuklar, skolastiğe köle olmaktan kurtarılmaya çalışıyordu. Köy Enstitülerinde aynı zamanda sağlıkçı da yetiştirildi. 1943 yılında yedi enstitüde sağlık kolu açıldı. Köy Enstitüler 1940-1954 arasında 14 yılda 17300 öğretmen, 8500 eğitmen, 1600 sağlıkçı yetiştirdi. Halk sağlığının koruma görevlerinin temelleri o yıllarda atılmaya başladı.Köy Enstitüleri neden bu kadar önemliydi?Köy Enstitüleri Türkiye’ye özgün, Türk kültürünü içeren bir eğitim sistemidir. Farklı bir eğitimin, okulun olabileceğini gösteren bir çağdaşlaşma tasarımı ve Türkiye’nin 200 yıllık modernleşme hareketinin en önemli kazanımıdır.Vicdanı hür aklı hür aydınlık geleceğe yürüyen gençleri yetiştiren büyük bir eğitim devrimidir. Köy Enstitülerindeki anlayış o dönemde "Eğitim, üretim içindedir" şiarıdır. Hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktır.Bu kurumlar, Anadolu insanın bağnazlıktan kurtarıldığında nasıl yaratıcı ve üretici yurttaşlar olabileceğinin kanıtıdır. Köy enstitülerinde verilen eğitim sonunda yaşamı değiştiren, dönüştüren, bunu yaparken de kendisi de değişen, insanca değerlerle bezenen, insanca bir dünya yaratmaya kurgulayan yurttaşlar yetiştirmeyi amaçlamıştır ve bunu da başarmıştır. Köy Enstitüleri klasiklerin Türkçeye çevrildiği, ansiklopedilerin yayınlandığı, konservatuarın kurulduğu, özerk üniversite için adımların atıldığı bir dönemin adıdır. Kapanma sebepleri arasında neler etkili oldu?1946 kavşağında yaşanan olaylar enstitü karşıtlarının eline birçok koz vermiş oldu. Dışarda enstitü karşıtları buraları “komünist yuvası” olarak görüyorlardı ve halka da böyle yansıtmaya çalışıyorlardı.Ülkede Sovyet tehdidinin yaşandığı bir zamanda bu çok ağır ve etkili bir suçlamaydı. Köy Enstitüleri ağaların, beylerin ve Türkiye’nin bağımsızlığına göz dikmiş sömürgecilerin en korkulu rüyalarıydı.Anadolu köylüsünün ve çocuklarının tutuculuktan sıyrılmasının, aydınlanmasını ve özgürleşmesinin önüne taş koyuyorlardı. Ülkede iktidar değişti ve DP eline geçti. 1947 yılı sonunda, Köy Enstitüleri büyük oranla klasik okullara dönüştürüldü. İktidar olmadan önce Köy Enstitülerini yıpratan DP 27 Ocak 1954’te yayınlanan 6234 Sayılı Kanun’la adlarını da tabelalardan sildirdi.Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla Türkiye ne kaybetti? Bunun cevabını öğrenmek için boşalan köylere, cemaatlere terk edilen yerlere bakabiliriz. Mahalle baskısının, yobaz düşüncenin, bağnaz fikirlerin hızla artmasına, sorgulamak yerine biat etmenin öğretildiği çocuklara bakarak anlayabiliriz.Her yönetim değişikliğinde çocukların oyuncak değiştirdiği gibi değişen eğitim sistemini inceleyerek anlayabiliriz. Bugünkü eğitim sistemi ezberci, sınav merkezlidir. Adaletsizliklerle ve eşitsizliklerle doludur. Günümüzde her alanda donanımlı eğitilen, yetiştirilen çocuklar yerine, çocuk gelinler, çocuk imamlar, çocuk işçiler bakımından dünya liderliğine doğru gidiyoruz. Çocuklarımızın geleceğini ellerimizle inşa etmek yerine onları büyük bir yıkımın içinde terk ediyoruz.Türkiye eski aydınlanmacı günlerine dönecekse bu eğitimin Köy Enstitülerinin programını benimseyen bir sistemle yeniden oluşturulmasıyla mümkün olacaktır. 77 yıl önce uygulanan bir eğitim sisteminin adının hala anılması o sistemin ne kadar mükemmel ve her döneme uygun olduğunu gösterir.Ülkenin şuan okuyan, üreten ve bilimsel düşünebilen gençlere ihtiyacı var. Ama uyguladığımız eğitim sistemi sorgulamak, araştırmak yerine ezbere yönlendirmektedir. Bireyleri sadece para kazanmak için bir meslek sahibi yapmak yerine onları hayatın her alanındaki sorunlara karşı donanımlı bir şekilde eğitmeliyiz. Eğitimin sürekli devam ettiğini unutmamamız lazım.
EĞİTİM
07 Mayıs 2017 - 20:50
Güncelleme: 10 Mart 2023 - 15:14
Türkiye'de Eğitim Sistemi ve Köy Enstitüleri
Türkiye’de Eğitim Sistemi ve Köy Enstitüleri İnsanlığın varoluşundan beri farklı eğitim tanımları yapılmıştır. Bu farklılıkların çıkış sebepleri olarak çevreyi, siyasi olayları, farklı düşünce biçimlerini ve coğrafi konumlar gibi faktörleri sayabiliriz.
EĞİTİM
07 Mayıs 2017 - 20:50
Güncelleme: 10 Mart 2023 - 15:14