Ticaret Savaşları Şiddetlendi, Çin Yavaşlıyor Borsalar Bu Kez Aldırmıyor
Çin sanayi üretimi beklenenden kötü geldi. Dünyada durgunluk emareleri artıyor. Ticaret savaşları geçtiğimiz günlerde yeniden başladı.
Fakat borsalar bu sefer tüm bu kötü gelişmelerden etkilenmiş gözükmüyor. Dün gece Wall Street yükselişteydi. Sabah da Asya borsaları...2008 yılından sonra küresel borsaların diline bir motto takılmıştı: Kötü Haber İyi Haberdir!Krizden çıkmak için bütün merkez bankalarının piyasalar muazzam likidite pompalaması ve bunun sonucu faizlerin sıfır seviyesine yaklaşması finansal piyasalarda varlık fiyatlarını yükselterek borsaları coşturmuştu. Böylece her gelen kötü haber krizi korkusuyla merkez bankalarının faiz yükseltme ve normale dönme niyetlerini geri bıraktırdığı için borsaların işine yarıyordu.Bir süredir bu durum ortadan kalkmış ve borsalar iyi haberlere iyi kötü haberlere kötü tepki vermeye, yani normale dönmeye başlamıştı. Başlamıştı ki bu kez ticaret savaşları başladı…Ve yine borsalar eski mottosuna dönmüş görünüyor. Kanıtı en son Çin sanayi üretimi verileri…Çin’de nisan ayı sanayi üretimi açıklandı. Normalde hayal kırıklığı yaratacak bir veri geldi. Önceki yılın aynı ayına göre sadece yüzde 5,4’lük artış kaydeden sanayi üretimi yüzde 6,5 olan beklentinin altında kaldı.Perakende satışlar da aynı şekilde hayal kırıklığı yaratacak cinstendi. Yüzde 8,6’lik beklentinin altında kalarak, yüzde 7,2 oldu.Sabit yatırımlar ise yüzde 6,1’lik arttı. Beklenti yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmesi yönündeydi.Bütün bunlar normalde özellikle uzak doğu piyasalarını kötü etkileyen rakamlardı son dönemde. Sonra da batı borsalarını… Ticaret savaşlarının çıkmaza girdiğine yönelik açıklamalar da hem batı hem uzak doğu piyasalarını olumsuz etkiliyordu. Dün ve bu sabah böyle olmadı.Dünkü kapanışta ABD borsaları primliydi. Kapanışta Dow Jones endeksi yüzde 0,82 artışla 25.532,05 puan, S&P endeksi yüzde 0,80 yükselişle 2.834,41 puan ve Nasdaq endeksi yüzde 1,14 primle 7.734,49 puan seviyelerinde seyretti.Bu sabah uzak doğu borsaları da genel olarak aşağıdaki tablodaki yeşil rengin ağırlığından da anlaşılacağı gibi ne ticaret savaşları ne de Çin sanayi üretiminin kötü sonucundan etkilenmiş gibi değildi.Peki sebep ne?Bazı yorumcular borsaların 2008 krizi sonrası geliştirdikleri “kötü haber iyi haberdir” prensibine geri döndüklerini söylüyor. O prensibin ardında yatan merkez bankaları ve hükümetin piyasalara likidite pompalamaya devam edecekleri varsayımıydı. Bu kez de aynı mantık yeniden çalışmaya başlamış görünüyor. Üstelik bu mantık bizzat Trump’ın ağzından ifadesini buldu.ABD Başkanı Donald Trump sosyal medyadan yaptığı değerlendirmede ise “Çin, işletmeler için sisteme para pompalayacak ve muhtemelen faizleri düşürecek. Eğer Fed de benzer adımı atarsa oyun biter ve biz kazanırız. Çin her şartta bir anlaşma isteyecek” değerlendirmesini yaptı. Trump, “Biraz parasal genişlemeyle ABD ekonomisi yüzde 5 büyüyebilir” dedi.Fakat bunun anlamı ticaret savaşları söz konusu olduğunda 2008 krizi sonrasından biraz daha farklı bir anlam taşıyor. Trump’ın gönlünde olan ama henüz gerçekleşmemiş bu adımlar aslında bu konjonktürde rekabetçi devalüasyonlar döneminin başlaması anlamını taşıyor.Yuan’ın değer kaybetmesi, sonra doların değer kaybetmesi, sonra diğer paraların değer kaybetmesi ve bu yöntemle her ülkenin diğerine karşı ihracatta düşük para avantajı ya da ticaret savaşları içinde olunduğu hatırlanırsa silahını kullanmaya başlaması demek.Böyle bir devalüasyon savaşının uzak geçmişte piyasalar için ölümcül örneklerinin göründüğü biliniyor. Dolayısıyla piyasaların buna olumsuz tepki göstermesi gerekmez mi?Aslında gerekir fakat piyasalar hâlâ Trump’la Xi’nin bu yıl sonuna doğru bir anlaşmaya varacakları, şimdiki restleşmelerin ise pazarlıkta eli kuvvetlendirmek için yapılan son oyunlar olduğu fikrine yakın. Trump ve Xi’nin 28-29 Haziran’da Osaka’da düzenlenecek olan G-20 Liderler Zirvesi’nde yapacağı görüşmeden fazla bir şey beklenmiyor ama yıl sonuna doğru sürpriz bir anlaşmadan umut kesilmiş değil. Böyle düşünülünce de işler tamamen kopmadan aradaki sürede her iki tarafın da likiditeyi arttırıp faizleri düşürmesi piyasalar için fazladan esaslı bir bonus olacak. Her ne kadar Trump faizleri düşürme hususunda Fed’i henüz ikna edememiş olsa bile…Zira bütün bunlar olurken Fed’in birçok üyesi faizlerin düşürülmesi aleyhinde demeçlerine devam ediyor. Son örnek ise Kansas City Fed Başkanı. Başkan Esther George, Economic Club of Minessota’da yaptığı konuşmada enflasyonu Fed’in yüzde 2 hedefine yükseltmek için olası bir faiz indirimine “Bu durum varlık fiyatlarındaki balonları destekleyebilir, finansal dengesizlikler yaratabilir ve sonuç olarak durgunluk yaratabilir” diyerek karşı çıktı.Yine de Fed’in son dönemde yönetiminde Trump’ın atadığı isimlerin de etkisiyle belli bir güvercin tutum içinde olduğu biliniyor. Bunun piyasaların da beklediği gibi bir faiz indirimine kadar gidip gidemeyeceği ise meçhul. Meçhul, zira bu karar biraz da küresel “reel” piyasalardaki durgunluğun şiddetlenip şiddetlenmemesine ve dahası bir rekabetçi devalüasyon savaşının başlayıp başlamamasına bağlı.
Fakat borsalar bu sefer tüm bu kötü gelişmelerden etkilenmiş gözükmüyor. Dün gece Wall Street yükselişteydi. Sabah da Asya borsaları...2008 yılından sonra küresel borsaların diline bir motto takılmıştı: Kötü Haber İyi Haberdir!Krizden çıkmak için bütün merkez bankalarının piyasalar muazzam likidite pompalaması ve bunun sonucu faizlerin sıfır seviyesine yaklaşması finansal piyasalarda varlık fiyatlarını yükselterek borsaları coşturmuştu. Böylece her gelen kötü haber krizi korkusuyla merkez bankalarının faiz yükseltme ve normale dönme niyetlerini geri bıraktırdığı için borsaların işine yarıyordu.Bir süredir bu durum ortadan kalkmış ve borsalar iyi haberlere iyi kötü haberlere kötü tepki vermeye, yani normale dönmeye başlamıştı. Başlamıştı ki bu kez ticaret savaşları başladı…Ve yine borsalar eski mottosuna dönmüş görünüyor. Kanıtı en son Çin sanayi üretimi verileri…Çin’de nisan ayı sanayi üretimi açıklandı. Normalde hayal kırıklığı yaratacak bir veri geldi. Önceki yılın aynı ayına göre sadece yüzde 5,4’lük artış kaydeden sanayi üretimi yüzde 6,5 olan beklentinin altında kaldı.Perakende satışlar da aynı şekilde hayal kırıklığı yaratacak cinstendi. Yüzde 8,6’lik beklentinin altında kalarak, yüzde 7,2 oldu.Sabit yatırımlar ise yüzde 6,1’lik arttı. Beklenti yüzde 6,4 seviyesinde gerçekleşmesi yönündeydi.Bütün bunlar normalde özellikle uzak doğu piyasalarını kötü etkileyen rakamlardı son dönemde. Sonra da batı borsalarını… Ticaret savaşlarının çıkmaza girdiğine yönelik açıklamalar da hem batı hem uzak doğu piyasalarını olumsuz etkiliyordu. Dün ve bu sabah böyle olmadı.Dünkü kapanışta ABD borsaları primliydi. Kapanışta Dow Jones endeksi yüzde 0,82 artışla 25.532,05 puan, S&P endeksi yüzde 0,80 yükselişle 2.834,41 puan ve Nasdaq endeksi yüzde 1,14 primle 7.734,49 puan seviyelerinde seyretti.Bu sabah uzak doğu borsaları da genel olarak aşağıdaki tablodaki yeşil rengin ağırlığından da anlaşılacağı gibi ne ticaret savaşları ne de Çin sanayi üretiminin kötü sonucundan etkilenmiş gibi değildi.Peki sebep ne?Bazı yorumcular borsaların 2008 krizi sonrası geliştirdikleri “kötü haber iyi haberdir” prensibine geri döndüklerini söylüyor. O prensibin ardında yatan merkez bankaları ve hükümetin piyasalara likidite pompalamaya devam edecekleri varsayımıydı. Bu kez de aynı mantık yeniden çalışmaya başlamış görünüyor. Üstelik bu mantık bizzat Trump’ın ağzından ifadesini buldu.ABD Başkanı Donald Trump sosyal medyadan yaptığı değerlendirmede ise “Çin, işletmeler için sisteme para pompalayacak ve muhtemelen faizleri düşürecek. Eğer Fed de benzer adımı atarsa oyun biter ve biz kazanırız. Çin her şartta bir anlaşma isteyecek” değerlendirmesini yaptı. Trump, “Biraz parasal genişlemeyle ABD ekonomisi yüzde 5 büyüyebilir” dedi.Fakat bunun anlamı ticaret savaşları söz konusu olduğunda 2008 krizi sonrasından biraz daha farklı bir anlam taşıyor. Trump’ın gönlünde olan ama henüz gerçekleşmemiş bu adımlar aslında bu konjonktürde rekabetçi devalüasyonlar döneminin başlaması anlamını taşıyor.Yuan’ın değer kaybetmesi, sonra doların değer kaybetmesi, sonra diğer paraların değer kaybetmesi ve bu yöntemle her ülkenin diğerine karşı ihracatta düşük para avantajı ya da ticaret savaşları içinde olunduğu hatırlanırsa silahını kullanmaya başlaması demek.Böyle bir devalüasyon savaşının uzak geçmişte piyasalar için ölümcül örneklerinin göründüğü biliniyor. Dolayısıyla piyasaların buna olumsuz tepki göstermesi gerekmez mi?Aslında gerekir fakat piyasalar hâlâ Trump’la Xi’nin bu yıl sonuna doğru bir anlaşmaya varacakları, şimdiki restleşmelerin ise pazarlıkta eli kuvvetlendirmek için yapılan son oyunlar olduğu fikrine yakın. Trump ve Xi’nin 28-29 Haziran’da Osaka’da düzenlenecek olan G-20 Liderler Zirvesi’nde yapacağı görüşmeden fazla bir şey beklenmiyor ama yıl sonuna doğru sürpriz bir anlaşmadan umut kesilmiş değil. Böyle düşünülünce de işler tamamen kopmadan aradaki sürede her iki tarafın da likiditeyi arttırıp faizleri düşürmesi piyasalar için fazladan esaslı bir bonus olacak. Her ne kadar Trump faizleri düşürme hususunda Fed’i henüz ikna edememiş olsa bile…Zira bütün bunlar olurken Fed’in birçok üyesi faizlerin düşürülmesi aleyhinde demeçlerine devam ediyor. Son örnek ise Kansas City Fed Başkanı. Başkan Esther George, Economic Club of Minessota’da yaptığı konuşmada enflasyonu Fed’in yüzde 2 hedefine yükseltmek için olası bir faiz indirimine “Bu durum varlık fiyatlarındaki balonları destekleyebilir, finansal dengesizlikler yaratabilir ve sonuç olarak durgunluk yaratabilir” diyerek karşı çıktı.Yine de Fed’in son dönemde yönetiminde Trump’ın atadığı isimlerin de etkisiyle belli bir güvercin tutum içinde olduğu biliniyor. Bunun piyasaların da beklediği gibi bir faiz indirimine kadar gidip gidemeyeceği ise meçhul. Meçhul, zira bu karar biraz da küresel “reel” piyasalardaki durgunluğun şiddetlenip şiddetlenmemesine ve dahası bir rekabetçi devalüasyon savaşının başlayıp başlamamasına bağlı.