Gelişmiş ekonomilerin borç seviyesini “güvenli” olarak tanımlayan ekonomistlerin söylemi kulağa bir dönem öncesinin “düşük enflasyon-yüksek büyüme” anlamına gelen “Büyük Moderasyon” iddiası kadar rahatsız edici geliyor.Harvard Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü, 2001-2003 döneminde IMF’nin başekonomisti Kenneth Rogoff, Project Syndicate’te yayınlanan son makalesinde küresel ekonominin borç sorununa değinirken, gelişmekte olan piyasalar kadar gelişmiş ekonomileri de odağına koymuş. Yazısını sizler için çevirdik.Arjantin ve Türkiye’de gelişmekte olan borç ve kur krizleri ülke sınırları dışına taşmayacak yerel olaylar mı? Yoksa Fed faiz oranlarını normalleştirmeye devam ettikçe açığa çıkan çok daha büyük bir borç batağının daha derin kırılganlıklarına mı işaret ediyorlar?Artan faizler örneğin İtalya gibi, özellikle güney İtalya gibi daha az gelişmiş bölgelerinde seçmenlerin nasıl da yıkıcı popülist partilere oy verdiği dikkate alındığında, gelişmiş ülkelerin de ekonomik istikrarının test ediyor aslında. Yunanistan’ın 10 katı ekonomik büyüklüğe sahip İtalya’da yaşanacak bir borç krizi, tüm Euro bölgesinin krizi haline gelecektir. Nitekim İtalya’da göreve gelen popülist hükümet şimdiden GSMH’sinin yüzde 130’una ulaşan resmi borçları için değil, ama gayri resmi borçları Euro sistemine Avrupa Merkez Bankası üzerinden ödememek üzere imalarda bulunmaya başladı.İyi haber, küresel ölçekte, her ülkeyi sarsacak şiddette bir borç krizinin çok mümkün görünmeyişi. Son dönemlerde Avrupa ekonomisinden büyümede yavaşlamaya dair gelen verilere rağmen, küresel ekonomik büyüme halen güçlü seyrediyor. Dünyada birçok bölge son derece canlı bir büyümeye sahip. Birkaç gelişmekte olan ülkede özel sektör firmalarının endişe verici seviyede dalar borcu olduğu bir gerçek; ancak başta Asya olmak üzere birçok yabancı merkez bankasının eli dolar varlıklarıyla dolu.Üstelik, IMF’nin elindeki kaynaklar, örneğin Brezilya gibi bir ülkeden kaynaklanacak borç krizinde ilk dalganın finanse edilebilmesine yetecek güçte. IMF tarafından kaynaklanan endişeler zaten elinde yeterince fon olup olmadığı değil. Daha çok, Yunanistan örneğinde yaptığı hataları tekrar ederek borç veren ve borç alan taraflar arasında gerçekçi bir anlaşmayı sağlamayı başaramamak. İtalya özelinde ise, Euro bölgesi görevlileri, yüksek borçlu İtalya’nın ortak para birimini imha etmesine izin veremez, ancak Avrupa’nın yeni hükümetin ihtiyaç duyduğu ölçüde bir bütçe gevşekliğine geçici olarak izin verme şansı yüksek.Tüm politik gürültüye rağmen iyimser olabilmenin kökenindeyse esasında küresel uzun vadeli faizlerin hala çok düşük olduğu gerçeği yatıyor. Fed’in faiz artışı etrafında kopan tüm fırtınaya rağmen, 30 yıllık enflasyona endeksli tahviller hala yüzde 1 civarında bir getiri sağlıyor ki bu da yüzde 3’e yaklaşan uzun vadeli reel getirinin çok altında. Küresel faiz resmi bu kadar ılıman iken de büyük borç krizlerinin dalga dalga ortaya çıkması için henüz bir neden yok.Dünyanın borç krizi ve finansal krizler gözlemcisi IMF’nin de uyarı seviyesini ne kadar artırdığını görüyoruz. Uzun yıllar boyunca gelişmiş ekonomilerde rekor seviyelere ulaşan borcun bir sorun olmayacağını söyleyen IMF, genel kamu borcu ortalamada GSMH’nin yüzde 100’e çıkmasının ardından, şimdi olası bir yeni tur ekonomik durgunlukta manevra alanı yaratamayacakları konusunda ciddi ciddi uyarıyor.Zorluklar sadece resmi hesaplar üzerindeki borçtan değil, aynı zamanda gizli yükümlülüklerden de kaynaklanıyor. Bunlardan en önemlisi, büyük ölçüde fonlama sıkıntısı içinde olan emeklilik ve sağlık bakım programları. Çoğu ülkede bu tür yapılar resmi rakamlardan çok daha büyük olan örtülü borçlara sahip.Son dönemde yapılan araştırmalar da zaten IMF’nin görüşünü destekler nitelikte. Ortalamada tarihi olarak yüksek borç seviyesi olan ülkeler büyük şoklar döneminde önemli ölçüde düşük büyüme performansı gösteriyorlar. Uzun vadedeyse, kamu borcu büyüdükçe, ekonomik büyüme performansı düşüyor. Bu tabi kamu borcunu aktif düşürme yöntemi olan “mali disiplin” hakkında hiçbir şey söylemeyen bir bilgi. Derin durgunluklar kamu kaynakları yaratma değil, birikimleri kullanma dönemi keza.İtiraf etmek gerek, hem solda hem sağda “bu sefer gelişmiş ülkeler için farklı” diye düşünenler var. Onların görüşüne göre, yakın zamanda büyük bir savaş veya mali krizle ilgili gerçekçi bir tehlike olmaksızın, kamu borcuna veya emekli maaşı vaatlerine çok fazla kısıtlama getirmek çılgınlık. Bu düşünce dünya rezerv birimini yaratabilecek mali alana sahip olan ABD ekonomisi için bile çok yanlış bir düşünce.Herhangi bir ekonomiye çok kötü şoklar gelebilir ve kaynakları normalde düşündüklerimiz olmayabilir. Mesela özellikle kamu kaynaklı siber ataklar, salgın hastalıklar ve tabi ki finansal krizlerden kaynaklı riskler herkesin itiraf etmek isteyeceğinden muhtemelen çok daha yüksek. Yüksek tempoda büyüyen Çin ekonomisinde olası bir yavaşlamanın dünyaya yansımalarını hayal etmek kesinlikle zor değil. Ve hiç beklenmeyen gerçekleştiğinde, küresel kredi pazarlarına erişimi olan hükümetler kesinlikle şoka cevap vermekte çok daha etkili olacaklar.Her ne kadar, gelişmekte olan ülkelerden birinde kaynaklanacak tahvil krizinin söz konusu ülke sınırları içinde tutulabileceğine dair inanç olsa da, bugünün gerginlikleri gelişmekte olan ülkeler için bile bir uyanma çağrısı olarak dikkate alınmalı. En zengin ülkeler dâhil hiçbir ülke, bugünün düşük faizlerinin devam edeceğine dayanarak geleceğini şekillendirmemeli.Gelişmiş ekonomilerin borç seviyesini “güvenli” olarak tanımlayan ekonomistlerin söylemi kulağa bir dönem öncesinin “düşük enflasyon-yüksek büyüme” anlamına gelen “Büyük Moderasyon” iddiası kadar rahatsız edici geliyor. Bir çok durumda zaten söyleyenler aynı kişiler. Ama bundan on yıl önce gördüğümüz ve kaçınılmaz olarak gelecekte de göreceğimiz gibi, küresel borç ve finansal krizler söz konusu olduğunda “Tarihin Sonunda” kesinlikle değiliz.
EKONOMİ
07 Haziran 2018 - 22:30
Küresel borç sorununa dikkat!
EKONOMİ
07 Haziran 2018 - 22:30