Türkiye ekonomisinin büyümesine yönelik ekonominin önde gelen isimlerinin beklentileri oldukça güçlü ancak yılın son çeyreğine baktığımızda ekonomide güvenin hızla azaldığını ve yeni yıla durgunluk ya da çok yavaş büyüme ile gireceğimiz de görülüyor Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi “Türkiye’nin büyüme rakamlarını tahmin bile edemeyecekler. Dünya birincisi olacak, buradan söylüyorum sizin huzurunuzda” müjdesini veriyor ki doğrudur. 3Ç2017 milli gelir büyümesinin yıllık %7-10 arasında gerçekleşmesi bekleniyor. Ancak, cEkonominin dördüncü çeyrek performansını anket verileri ile öngörebiliyoruz. Üretim tarafına baktığımızda, sıkıntı yok gibi. Avrupa ekonomisinin patlaması ve yükselen enerji fiyatları sayesinde Rus ve Orta Doğu talebinin geri gelmesi ile ihracat yalnız bu yıl değil, 2018 yılında rekorlar kıracak. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranının %80’i aşarak rekor kırması nerdeyse kesin.Buna rağmen aşağıda grafikte gösterdiğimiz gibi TCMB Reel Kesim Güven Anketi Kasım ölçümünde gerileme kaydetti. (Bu analizde kullandığımız tüm veri ve grafikler mevsim ve takvim etkisinden arındırılmıştır). AkYatırım Reel Kesim’in geleceğe bakışını şöyle özetledi:*Genel gidişat son 2 aydır sert gerilemeler (Ekim: 7,4 puan, Kasım: 4,0 puan) gösteriyor; endeks son 8 ayın en düşüğünde.
* Gelecek 3 aya ilişkin toplam istihdam beklentisi de geriledi, bunda hükümet teşviklerinin ortadan kalkması da etkili olabilir.
* Gelecek 3 aya ilişkin üretim hacmi beklentileri son 5 ayda gösterdiği aralıksız güçlü artışın (ortalama 4,9 puan) ardından, 1,8 puan geriledi.
* Toplam mevcut durum sipariş miktarı da kısmi geriledi.
* Gelecek 3 aya ilişkin ihracat sipariş miktarında artış görülüyor; bunda kurdaki değer kaybının rekabetçiliği artırması da etkili olabilir.
* Yatırım harcaması beklentileri de artışta; yüksek kapasite kullanım oranı yatırım harcaması beklentilerini artırıyor olabilir.Sanayi ihracatla ayakta dururken, önlenemez kur yükselişi yüzünden bilançoların hasar görüp krediye erişimin kesilmesi ile yatırım planlarının bir kez daha akamete uğrayacağı endişesi de var.Yine de asıl sorun tüketim tarafında. Yukarda da gösterdiğimiz gibi, TÜİK’in ölçtüğü tüketici güveni hızla geriliyor.Tüketimin önemli bir bölümünü teşkil eden ticaret, hizmetler ve konut sektörleri güven endekslerinde de gerileme yaygın:Ekonominin %60’ı hane halkı tüketiminden oluştuğu için bireylerin NİYE güvensizlik içinde olduğunu anlamak çok önemli. Bu durum devam ederse, 2018 yılında ekonomide tatmin edici bir büyüme sağlamak çok güç.Önce, DUNYA Gazetesi adına kamuoyu yoklamaları yapan ve politik tartışmalara katılmayan Xsights firmasının 3Ç bulgularını sizinle paylaşalım: “Toplumsal Nabız Anketi”nin üçüncü çeyrek sonuçlarında vatandaşlar, “Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en önemli mesele sizce nedir?” sorusuna yüzde 53 ile “ekonomi” yanıtını verdi. Bu oran yılın ilk çeyreğinde yüzde 39, ikinci çeyrekte ise yüzde 49 düzeyindeydi. Türkiye’nin 26 kentinden 1500 kişi ile gerçekleştirilen anketin sonuçlarına göre, geleceğe ilişkin “iyimserlik” oranında da düşüş gözleniyor. Ankete katılanların yüzde 44’ü “gelecek 5 yıl içinde ülkenin genel durumunun bugünkünden daha kötü”, yüzde 27’si ise “daha iyi” olacağını öngörüyor. Geleceğe ilişkin iyimser beklenti taşıyanların oranı ikinci çeyrekte yüzde 46 düzeyindeydi”. (Kaynak: DUNYA Gazetesi)Bu ankette siyasete duyulan güvensizlik çok sarih görülüyor. BloombergHT tüketici güven anketinde de “jeo-politik” riskler güvenin düşmesinde önemli rol oynuyor. Özetle, siyasetteki kavga harcamaları erteletiyor.Faiz ve dövizdeki yükselişin de tüketiciyi ürküttüğünü söylemek malumun ilanı. İpotek faizlerinin yükselmesi konut talebini, diğerleri ise otomotiv ve mobilyayı örseleyecek. Kur vatandaş için her zaman ekonomik sağlığın barometresi oldu, yükseliş önlenemezse, harcamalar durma noktasına gelebilir.Bu tezimizi destekleyen bir kanıt daha var. TCMB tarafından yayınlanan ve bir hafta öncesini kapsayan verilere göre bireyseller ve firmalar 8 hafta aradan sonra yeniden döviz mevduata geçerek 1.4 milyar dolar topladılar. TL’den kaçışın başlaması endişe verici.Son olarak, TUIK kayıtlarına baktığımızda, ticaret ve perakende gibi istihdamın büyük kısmını emen işkollarında istihdam artışının yıllık %1-2 ile sınırlı kalması ve ücretlerin %12’ye varan TÜFE’nin altında, %10 civarında artış göstermesi tüketimi engelleyen en önemli faktör olabilir. Çalışan sayısı yeterince artmıyor, çalışanın cebine giren para da enflasyona ezilerek alışverişe dönüşemiyor.Sonuçta,• Siyasi belirsizlikler bertaraf edilmeden,
• TL istikrara kavuşmadan,
• Enflasyon %5’lere doğru gerilemedenHane halkı tüketiminin GSYİH’ye anlamlı katkı yapması çok zor.