Chimerica’nın Akıbeti?
Kısa vade neredeyse herkesin ilgisini çekerken asıl kritik olan yapısal trendlerin ihmal edilmesinin sebepleri sanırız beynin dopamin ve adrenalin salgılarının…
Kısa vade neredeyse herkesin ilgisini çekerken asıl kritik olan yapısal trendlerin ihmal edilmesinin sebepleri sanırız beynin dopamin ve adrenalin salgılarının yanında hedef ve ödüllendirme sistemlerinin kısa vadeli olmayı özendirmesi. Halbuki yapısal trendleri analiz etmek kısa vadeyi ihmal etmek anlamına gelmiyor. Hatta kısa vadeyi analiz etmek için dahi bizce tarihten ve yapısal analizden faydalanmak önemli. Bu tabii çok emek vermek gerektiği için daha zor ve dolayısıyla popüler değil. Fakat servetlerin, şirketlerin hatta medeniyetlerin kaderleri de kısa vadeli piyasa dalgalanmları ile değil yapısal trendlerin neresinde olunduğu sonucu çiziliyor.Kısa vadede piyasaların önem verdiği konu başlıkları artık belli. İçeride tekrarlanan İstanbul seçimleri, S400 konusu, ekonomik veri ve haberler. Dışarıda ise ekonomik verilerin yanında özellikle ABD-Çin ticaret gerginliği izleniyor. Gerçekleşen düşüş sonrası piyasalar 8-9 Haziran maliye bakanlarının katılacağı G20 zirvesine kadar düşüşe ara verip beklemeye geçebilir.Bu tarihten önce veya sonrasında (örneğin Haziran sonu) ABD-Çin arası kapsamlı bir anlaşma olma olasılığı bizce son derece düşük. Fakat piyasaları kısa vadede rahatlatacak kısmi anlaşma veya yeni vergileri ertelemeye yarayacak başka bir formül gelebilir.Özellikle, kredi piyasalarındaki spreadlerin artmaya devam etmesi, ABD’de 3 ay ve 10 yıllık bono faizi farkının tekrar eksiye geçmesi, ekonomik verilerin de (örneğin flash PMI tahmini) zayıflaması, küresel resesyon korkularını arttırmaya ve dolayısıyla ABD ve Çin’i geçici ve/veya kısmi de olsa bir anlaşma yapmaya itebilir.Kısa vadenin ötesine bakan yatırımcı ve karar alıcıların bizce yavaş yavaş ABD-Çin arasında yaşananları münferit bir hadise veya Trump’un kaprisleri ötesinde görmeye ve öyle analiz etmeye başlamaları gerekiyor. Aslında analizlerin belirli bir tarihi perspektif içinde yapılmasının daha da faydalı olacağını düşünüyoruz. Örneğin One Belt One Road (OBOR) veya Belt and Road Initiative (BRI) projelerini, Berlin-Bağdat demiryolu projesinin tarihteki önemini anlayıp analiz etmek daha yararlı.Chimerica kelimesi 2007 yılında Ferguson ve Schularick tarafından icat edildi ve ABD-Çin arasındaki birbirlerine bağımlılığı tasvir ediyor. İsim babalarından olan tarihçi Niall Ferguson’un Chimerica’nın kavgalı bitebileceğine dair endişelerini anlattığı Mayıs 2018 tarihli “Make Chimerica Great Again” makalesinin bugünü yorumlayabilmek için önemli olduğunu düşünüyoruz.Daha önceki yorumlarımızda da paylaştığımız gibi artık herkesin dilinde olan Brexit, ABD-Çin, populist partilerin güçlenmesi, ekolojik sorunlar, küresel gelir dağılımı adaletsizliği, globalleşmede dönüş emeraleri aslında hepsi birbiriyle ilgili. Dolayısıyla ABD-Çin konusunda kısa vadede ara çözümler bulunsa dahi konunun yapısal olarak analiz edilmesi ve yatırım kararları da dahil buna göre alınması gerekiyor.Bu konularda son derece aydınlatıcı olduğunu düşündüğümüz iki yeni çalışmadan ilki Bank of International Settlements (BIS) Araştırma bölüm başkanı Hyun Song Shin’in 14 Mayıs’ta yaptığı bir sunum. Shin’in yaptığı sunum son derece çarpıcı bilgi ve argümanlar içeriyor. Örneğin küresel değer zincirlerini (global value chains, GVCs) analiz eden BIS, dünya ihracatının GSYH oranı olarak bakıldığında, 2007-08 finansal krizine kadar bu oranın yükseldiğini, kriz sonrası sert düşüp 2009 sonrası toparlandığını fakat hem eski seviyelerine gelmediğini hem de trend olarak düştüğünü gösteriyor.Yani aslında dünya ticaretindeki küreselleşme olgusu bu konuların daha popüler olmaya başladığı son birkaç sene öncesinde başlıyor. BIS’e göre bunun sebebi bu zincirlerin yapıları itibariyle finansman koşullarına çok duyarlı olmaları. Özellikle komplike ve uzun zincirlerin finansman koşullarına duyarlılığı daha da yüksek. Dünya ticaretinin yüzde 80 oranında ABD doları ile yapılıyor olması nedeniyle de ABD dolarının değeri ve dünya ticareti arasında da ters bir korelasyon olduğunu iddia ediyor BIS.Bizce buradaki en çarpıcı argüman ise GVC’lerin (yani üretimde yakalanan küreselleşme boyutu) kriz öncesi yakaladıkları seviyelerin finansal koşulların olağanüstü gevşek olması sayesinde yakalanmış olabileceği ve aslında o dönemin bir balon olmuş olabileceği. Bu argümanın, ABD-Çin gerginliğinin yapısal olma ihtimali ışığında ciddi olarak analiz edilip değerlendirilmesi gerekiyor.İkinci çalışma ise 24 Mayıs tarihli IMF blogunda yer aldı ( “The Impact of US-China Trade Tensions”). Buna göre vergi artışlarının ana etkisi ABD’li şirketlerin kar marjlarının daralması şeklinde olması bekleniyor. Büyümenin hız kaybettiği bir konjonktürde şirket marjlarının bir de vergi nedeniyle daralmasının ekonomik yansımaları küresel ekonomiyi resesyona bir adım daha yaklaştırabilir. Murat Berk, Yapı Kredi Yatırım Başstratejisti
Kısa vade neredeyse herkesin ilgisini çekerken asıl kritik olan yapısal trendlerin ihmal edilmesinin sebepleri sanırız beynin dopamin ve adrenalin salgılarının yanında hedef ve ödüllendirme sistemlerinin kısa vadeli olmayı özendirmesi. Halbuki yapısal trendleri analiz etmek kısa vadeyi ihmal etmek anlamına gelmiyor. Hatta kısa vadeyi analiz etmek için dahi bizce tarihten ve yapısal analizden faydalanmak önemli. Bu tabii çok emek vermek gerektiği için daha zor ve dolayısıyla popüler değil. Fakat servetlerin, şirketlerin hatta medeniyetlerin kaderleri de kısa vadeli piyasa dalgalanmları ile değil yapısal trendlerin neresinde olunduğu sonucu çiziliyor.Kısa vadede piyasaların önem verdiği konu başlıkları artık belli. İçeride tekrarlanan İstanbul seçimleri, S400 konusu, ekonomik veri ve haberler. Dışarıda ise ekonomik verilerin yanında özellikle ABD-Çin ticaret gerginliği izleniyor. Gerçekleşen düşüş sonrası piyasalar 8-9 Haziran maliye bakanlarının katılacağı G20 zirvesine kadar düşüşe ara verip beklemeye geçebilir.Bu tarihten önce veya sonrasında (örneğin Haziran sonu) ABD-Çin arası kapsamlı bir anlaşma olma olasılığı bizce son derece düşük. Fakat piyasaları kısa vadede rahatlatacak kısmi anlaşma veya yeni vergileri ertelemeye yarayacak başka bir formül gelebilir.Özellikle, kredi piyasalarındaki spreadlerin artmaya devam etmesi, ABD’de 3 ay ve 10 yıllık bono faizi farkının tekrar eksiye geçmesi, ekonomik verilerin de (örneğin flash PMI tahmini) zayıflaması, küresel resesyon korkularını arttırmaya ve dolayısıyla ABD ve Çin’i geçici ve/veya kısmi de olsa bir anlaşma yapmaya itebilir.Kısa vadenin ötesine bakan yatırımcı ve karar alıcıların bizce yavaş yavaş ABD-Çin arasında yaşananları münferit bir hadise veya Trump’un kaprisleri ötesinde görmeye ve öyle analiz etmeye başlamaları gerekiyor. Aslında analizlerin belirli bir tarihi perspektif içinde yapılmasının daha da faydalı olacağını düşünüyoruz. Örneğin One Belt One Road (OBOR) veya Belt and Road Initiative (BRI) projelerini, Berlin-Bağdat demiryolu projesinin tarihteki önemini anlayıp analiz etmek daha yararlı.Chimerica kelimesi 2007 yılında Ferguson ve Schularick tarafından icat edildi ve ABD-Çin arasındaki birbirlerine bağımlılığı tasvir ediyor. İsim babalarından olan tarihçi Niall Ferguson’un Chimerica’nın kavgalı bitebileceğine dair endişelerini anlattığı Mayıs 2018 tarihli “Make Chimerica Great Again” makalesinin bugünü yorumlayabilmek için önemli olduğunu düşünüyoruz.Daha önceki yorumlarımızda da paylaştığımız gibi artık herkesin dilinde olan Brexit, ABD-Çin, populist partilerin güçlenmesi, ekolojik sorunlar, küresel gelir dağılımı adaletsizliği, globalleşmede dönüş emeraleri aslında hepsi birbiriyle ilgili. Dolayısıyla ABD-Çin konusunda kısa vadede ara çözümler bulunsa dahi konunun yapısal olarak analiz edilmesi ve yatırım kararları da dahil buna göre alınması gerekiyor.Bu konularda son derece aydınlatıcı olduğunu düşündüğümüz iki yeni çalışmadan ilki Bank of International Settlements (BIS) Araştırma bölüm başkanı Hyun Song Shin’in 14 Mayıs’ta yaptığı bir sunum. Shin’in yaptığı sunum son derece çarpıcı bilgi ve argümanlar içeriyor. Örneğin küresel değer zincirlerini (global value chains, GVCs) analiz eden BIS, dünya ihracatının GSYH oranı olarak bakıldığında, 2007-08 finansal krizine kadar bu oranın yükseldiğini, kriz sonrası sert düşüp 2009 sonrası toparlandığını fakat hem eski seviyelerine gelmediğini hem de trend olarak düştüğünü gösteriyor.Yani aslında dünya ticaretindeki küreselleşme olgusu bu konuların daha popüler olmaya başladığı son birkaç sene öncesinde başlıyor. BIS’e göre bunun sebebi bu zincirlerin yapıları itibariyle finansman koşullarına çok duyarlı olmaları. Özellikle komplike ve uzun zincirlerin finansman koşullarına duyarlılığı daha da yüksek. Dünya ticaretinin yüzde 80 oranında ABD doları ile yapılıyor olması nedeniyle de ABD dolarının değeri ve dünya ticareti arasında da ters bir korelasyon olduğunu iddia ediyor BIS.Bizce buradaki en çarpıcı argüman ise GVC’lerin (yani üretimde yakalanan küreselleşme boyutu) kriz öncesi yakaladıkları seviyelerin finansal koşulların olağanüstü gevşek olması sayesinde yakalanmış olabileceği ve aslında o dönemin bir balon olmuş olabileceği. Bu argümanın, ABD-Çin gerginliğinin yapısal olma ihtimali ışığında ciddi olarak analiz edilip değerlendirilmesi gerekiyor.İkinci çalışma ise 24 Mayıs tarihli IMF blogunda yer aldı ( “The Impact of US-China Trade Tensions”). Buna göre vergi artışlarının ana etkisi ABD’li şirketlerin kar marjlarının daralması şeklinde olması bekleniyor. Büyümenin hız kaybettiği bir konjonktürde şirket marjlarının bir de vergi nedeniyle daralmasının ekonomik yansımaları küresel ekonomiyi resesyona bir adım daha yaklaştırabilir. Murat Berk, Yapı Kredi Yatırım Başstratejisti