BU EKONOMİYE BİR MUCİZE LAZIM..!
DOĞRU YOL PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ
KEMAL ABDULLAHOĞLU SON GÜNLERİN TARTIŞMA KONUSU ÜLKE EKONOMİSİNE YÖNELİK
www.ekonomidunya.com Genel Yayın Yönetmeni Fevzi Köfteoğlu'na ÖZEL AÇIKLAMALAR YAPTI : Öncelikle şu kesin tespitin altını önemle çizelim : Bir ülkede ekonomi gerçekten iyi gidiyorsa faizler düşer , o ülkenin parası yabancı paralar karşısında değer kazanır yada en azından makul ve sürdürülebilir dengede seyreder . Cari açık ve dış ticaret açığı ya hiç olmaz ve fazla verir ya da risk oluşturmayacak bir düzeyde kalır . Faiz ve döviz değerlerini serbest piyasa koşulları belirler, başka faktörler yada merkez bankası değil. Şimdi bu tespitler kapsamında Türkiye ekonomisinin mevcut durumuna bir göz atalım .Türkiye yıllardır üretmeden tüketmeye alıştırılmış, ''taşıma suyla'', yani yurt dışından gelecek sıcak paraya bağımlı politikalarla, ekonomisinin yönetildiğini görüyoruz . AKP iktidarları üretimi arttırmak şöyle dursun, bazı alanlarda düşen üretime rağmen, daha fazla harca , daha fazla tüket , borcu borçla faiz ödeyerek kapat , bazı ürünler yetmezse ithal et ve tüketimi özendir , politikalarını sürdürdü. Devletin ekonomisi böyleydi ya vatandaşın kendi ekonomisi ? O daha da vahim, çünkü vatandaşın bu tüketimi özendirme furyasında iyice aklı karıştığı için kazancını çok aşan miktarlarda tüketim ve harcama yapma cazibesiyle girdaba kapıldı . Ve sonuçta vatandaş hiç kazanmadığı ve daha yıllarca kazanamayacağı rakamları tüketici kredisi ve kredi kartı imkanlarıyla harcayarak geleceğini bir anlamda ipotek altına almış oldu. Şu an halkın çok büyük bir bölümü kulağına kadar borca batmış durumda ve çaresiz. Son on altı yılın AKP iktidarları 2.3 trilyon dolar bütçe kullandı ancak üretime, istihdama ve ihracata yönelik değildi bu harcamalar. Yani kaynaklar akıllı ve verimli kullanılamadı. Devlet harcamalarının çok büyük bir bölümü gereksiz savurgan harcamalara ve ' beton ekonomisine ' gitti. Gelinen bugünkü noktada ise mevcut cari açık ve kısa vadeli dış borçların toplamı 245 milyar dolar sularında ve önümüzdeki bir yıl içinde bu paranın yurt dışı kaynaklardan temin edilerek ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerekiyor. Toplam dış borçların son bir yılda 49 milyar dolar daha artarak toplam 466 .7 milyar dolara çıkmış olması da bir başka ciddi ekonomik risk . Yüksek enflasyon ve işsizlik rakamları , %19' lara fırlamış faizler ve 5 TL ye yaklaşan dolar değeri ile birlikte Suriye ve mültecilere harcanan 40 milyar doları aşan gereksiz harcamalar bütçeye çok önemli ek risk ve yükler getirmiştir. Özellikle son sekiz yılın bu yanlış ekonomi politikalarına bir de hiç de gereği yokken bir oldu bitti ile getirilen ve meclisi pasifize edip kenara iten , ''tek adama '' endeksli yönetim sistemi , ülkenin uluslararası görünümünü kuşkulu hale getirdiği gözlemleniyor. Başta ihracat ve turizm olmak üzere Türkiye döviz gelirlerini ağırlıklı olarak Avrupa Birliği ve ABD den elde etmektedir . Dış kaynaklı kredilerin çok büyük bölümünün yine bu ülkelerden temin edilmekte olduğu düşünülürse Türkiye'nin uluslararası finans kuruluşlarına mevcut yeni yönetim sistemini anlatmakta güçlük çekeceği görülüyor. Öte yandan yeni kabinenin açıklanır açıklanmaz Türk lirasının yüzde dört değer kaybetmiş olması , bu kuruluşların yeni yönetim sistemine henüz güvenemediklerini ve risk faktörünün varlığını göstermektedir. Klişedir ancak burada tekrarlanmalı . Para yatırım için daima kendine güvenli limanlar arar . Para ve yatırımcı hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı , mülkiyet güvencesi , demokratik ortamda ekonomik ve siyasi istikrarı olan limanlarda yerleşir , yatırım yapar ve kalıcı olur. Bu itibarla yabancı sermaye ve yatırımcının bugün için Türkiye' yi yatırım yapmak için güvenli liman olarak görmesi pek mümkün görünmüyor . Ayrıca son iki yılda ülkeden ayrılan 12 bin Türk dolar milyoneri ve yine ülkeden ayrılan çok sayıda yabancı yatırımcıyı da unutmamak gerekiyor . Mevcut bu koşullar ve ekonomi verilerine göre Türkiye bu tabloyu çok uzun bir süre kendi yağıyla kavrularak taşıması mümkün değildir . Mutlaka ama mutlaka yeni dış destek ve dış finans kaynaklarının ülke ekonomisine sokulması gerekmektedir. Bu mümkün mü ? Ne yazık ki bu anlayış , bu zihniyet ve bu yönetim biçimiyle oldukça güç görünüyor . Peki umut var mı ? Ekonomide bir mucizeye ihtiyaç var ve umalım bu ekonomik mucize en kısa sürede gerçekleşir Aksi takdirde milletimize tüm vatandaşların ödeyeceği çok ağır bir fatura çıkacaktır. İnşallah biz yanılırız..!
DOĞRU YOL PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ
KEMAL ABDULLAHOĞLU SON GÜNLERİN TARTIŞMA KONUSU ÜLKE EKONOMİSİNE YÖNELİK
www.ekonomidunya.com Genel Yayın Yönetmeni Fevzi Köfteoğlu'na ÖZEL AÇIKLAMALAR YAPTI : Öncelikle şu kesin tespitin altını önemle çizelim : Bir ülkede ekonomi gerçekten iyi gidiyorsa faizler düşer , o ülkenin parası yabancı paralar karşısında değer kazanır yada en azından makul ve sürdürülebilir dengede seyreder . Cari açık ve dış ticaret açığı ya hiç olmaz ve fazla verir ya da risk oluşturmayacak bir düzeyde kalır . Faiz ve döviz değerlerini serbest piyasa koşulları belirler, başka faktörler yada merkez bankası değil. Şimdi bu tespitler kapsamında Türkiye ekonomisinin mevcut durumuna bir göz atalım .Türkiye yıllardır üretmeden tüketmeye alıştırılmış, ''taşıma suyla'', yani yurt dışından gelecek sıcak paraya bağımlı politikalarla, ekonomisinin yönetildiğini görüyoruz . AKP iktidarları üretimi arttırmak şöyle dursun, bazı alanlarda düşen üretime rağmen, daha fazla harca , daha fazla tüket , borcu borçla faiz ödeyerek kapat , bazı ürünler yetmezse ithal et ve tüketimi özendir , politikalarını sürdürdü. Devletin ekonomisi böyleydi ya vatandaşın kendi ekonomisi ? O daha da vahim, çünkü vatandaşın bu tüketimi özendirme furyasında iyice aklı karıştığı için kazancını çok aşan miktarlarda tüketim ve harcama yapma cazibesiyle girdaba kapıldı . Ve sonuçta vatandaş hiç kazanmadığı ve daha yıllarca kazanamayacağı rakamları tüketici kredisi ve kredi kartı imkanlarıyla harcayarak geleceğini bir anlamda ipotek altına almış oldu. Şu an halkın çok büyük bir bölümü kulağına kadar borca batmış durumda ve çaresiz. Son on altı yılın AKP iktidarları 2.3 trilyon dolar bütçe kullandı ancak üretime, istihdama ve ihracata yönelik değildi bu harcamalar. Yani kaynaklar akıllı ve verimli kullanılamadı. Devlet harcamalarının çok büyük bir bölümü gereksiz savurgan harcamalara ve ' beton ekonomisine ' gitti. Gelinen bugünkü noktada ise mevcut cari açık ve kısa vadeli dış borçların toplamı 245 milyar dolar sularında ve önümüzdeki bir yıl içinde bu paranın yurt dışı kaynaklardan temin edilerek ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerekiyor. Toplam dış borçların son bir yılda 49 milyar dolar daha artarak toplam 466 .7 milyar dolara çıkmış olması da bir başka ciddi ekonomik risk . Yüksek enflasyon ve işsizlik rakamları , %19' lara fırlamış faizler ve 5 TL ye yaklaşan dolar değeri ile birlikte Suriye ve mültecilere harcanan 40 milyar doları aşan gereksiz harcamalar bütçeye çok önemli ek risk ve yükler getirmiştir. Özellikle son sekiz yılın bu yanlış ekonomi politikalarına bir de hiç de gereği yokken bir oldu bitti ile getirilen ve meclisi pasifize edip kenara iten , ''tek adama '' endeksli yönetim sistemi , ülkenin uluslararası görünümünü kuşkulu hale getirdiği gözlemleniyor. Başta ihracat ve turizm olmak üzere Türkiye döviz gelirlerini ağırlıklı olarak Avrupa Birliği ve ABD den elde etmektedir . Dış kaynaklı kredilerin çok büyük bölümünün yine bu ülkelerden temin edilmekte olduğu düşünülürse Türkiye'nin uluslararası finans kuruluşlarına mevcut yeni yönetim sistemini anlatmakta güçlük çekeceği görülüyor. Öte yandan yeni kabinenin açıklanır açıklanmaz Türk lirasının yüzde dört değer kaybetmiş olması , bu kuruluşların yeni yönetim sistemine henüz güvenemediklerini ve risk faktörünün varlığını göstermektedir. Klişedir ancak burada tekrarlanmalı . Para yatırım için daima kendine güvenli limanlar arar . Para ve yatırımcı hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı , mülkiyet güvencesi , demokratik ortamda ekonomik ve siyasi istikrarı olan limanlarda yerleşir , yatırım yapar ve kalıcı olur. Bu itibarla yabancı sermaye ve yatırımcının bugün için Türkiye' yi yatırım yapmak için güvenli liman olarak görmesi pek mümkün görünmüyor . Ayrıca son iki yılda ülkeden ayrılan 12 bin Türk dolar milyoneri ve yine ülkeden ayrılan çok sayıda yabancı yatırımcıyı da unutmamak gerekiyor . Mevcut bu koşullar ve ekonomi verilerine göre Türkiye bu tabloyu çok uzun bir süre kendi yağıyla kavrularak taşıması mümkün değildir . Mutlaka ama mutlaka yeni dış destek ve dış finans kaynaklarının ülke ekonomisine sokulması gerekmektedir. Bu mümkün mü ? Ne yazık ki bu anlayış , bu zihniyet ve bu yönetim biçimiyle oldukça güç görünüyor . Peki umut var mı ? Ekonomide bir mucizeye ihtiyaç var ve umalım bu ekonomik mucize en kısa sürede gerçekleşir Aksi takdirde milletimize tüm vatandaşların ödeyeceği çok ağır bir fatura çıkacaktır. İnşallah biz yanılırız..!